28. FAİLİ MEÇHUL CİNAYET

Mulai dari awal
                                    

"Asıl kaçan kimmiş?" dedim zor bela düşüncelerimi toplamaya çalışarak.

Geriye doğru düşen başımı kaldırdığımda bakışlarımız tıpkı bedenlerimiz gibi birbirine kenetlendi. Bedenlerimiz hareketsiz olsa da bakışlarımızın ardından bir savaş süregeliyordu.

"Benden nefret edebilirsin."

Kalçalarımı eliyle hafifçe kaldırıp erkekliğini tekrar içime gömdü.

"Beni öldürmek isteyebilirsin."

Her cümlesinden sonra sanki cümleleri bedenime kazımaya çalışıyormuş gibi aletini sertçe içime gömüyordu. Zevk bütün düşüncelerimin üzerini bir sis perdesi gibi örtüyordu. Bu nedenle tam olarak ne demek istediğini anlamıyordum.

"Ama ne olursa olsun benden kaçmaya çalışma," dediğinde bu sefer daha sert bir şekilde içime girdi. "Çünkü nereye kaçarsan kaç seni bulurum."

Sırtımdan yukarıya yayılan bir zevk dalgasıyla geriye doğru yaslandığımda Pars kolunu belime sararak beni kavradı ve hızlı bir hamleyle beni kaldırdı. Hiçbir ağırlığım yokmuş gibi kolayca hareket ediyordu. Sırtım yumuşak yatağın yüzeyine değdiğinde çoktan Pars üstte ben ise alttaydım.

Bir eli bedenimin altında kalmış, diğer eli başımın yanında duruyordu. Yer değiştirdiğimiz anda aleti içimden çıkmıştı ve bu yüzden içimde büyük bir boşluk hissi oluşmuştu. Bu hissi sevmemiştim ve bir an önce tekrar içimi doldurmasını istiyordum.

Bakışlarım yüzünden belirgin âdem elmasına doğru kaydığında ona dokunmak için büyük bir istekle yanıp tutuşuyordum. Bu yüzden elimi kaldırarak parmak uçlarımla belirgin âdem elmasının üzerinde kısa bir süre oyalandım.

Pars'ın bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Buz mavisi gözleri üzerimde her dolaştığında bedenim büyük bir beklentiyle kasılıyordu. Parmaklarım usulca âdem elmasından yukarıya doğru ilerlettiğimde çenesine geldim. Çenesini iki parmağımın arasına alarak başını daha da kaldırması için onu teşvik ettim. Hareketlerimi uyum sağlayarak başını biraz daha kaldırdı. Bu hareketiyle kemikli yüzündeki her bir detay daha göze çarpıyordu. O yakışıklı bir adamdı. Hem de fazlasıyla yakışıklı. Sanki elimi çene hattında dolaştırsam kesilecekti.

Elimi dudaklarına doğru kaydırdığımda sık sık nefes alışverişlerini parmak uçlarımda hissediyordum. Bakışlarım kaldırıp yüzünü incelediğimde bakışlarım birbirine kesişti. Kaşları hafifçe havalandı ve yüzünde anlam veremediğim bir ifade oluşmuştu.

"Bakışların beni kışkırtıyor," dedi baştan çıkartıcı bir tonda. Dudaklarının üzerindeki parmaklarım hafifçe aralanan dudaklarına sürtündü. "Sanki seni daha iyi hissettirmem gerektiğini söylüyor gibiler."

Yoğun bakışları bedenimde dolaşırken zihnimin içindeki bütün kelimeler birbirine düğümlenmiş gibiydi.

"O zaman dediklerini yapmalısın," diye fısıldadığımda bana biraz daha yaklaştı ve dudaklarının üzerindeki elim aramızda boşluğa düştü. Bedenim arsız bir açlıkla kıvranıyor, dudaklarımın üzerinde büyük bir susuzluk çekiyormuşçasına kuruyordu.

Dudakları biraz daha dudaklarıma yaklaştığında "Beni daha iyi hissettir ortak." dedim bakışlarımı dolgun dudaklarının üzerindeyken.

"Beni kışkırtma çünkü bu kendimi senin içine, daha derinlerine gömmek istemem neden oluyor," dedi hırıltılı bir tonda.

Her ne kadar deli gibi kendini içime gömmek istese de bir taraf ona engel oluyordu. Bunun sebebini bilmiyordum ve bu biraz sinir bozucu olmaya başlıyordu. Bu konumdayken bana kibar davranmasını istemiyordum.

HERKESİN EFENDİSİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang