IX

445 34 90
                                    

Y/N pov

Ellerimi de yıkadıktan sonra mutfak önlüğünü çıkardım ve tekrar Kazuha'nın yanına döndüm, ona yapacak bir açıklamam vardı.

Odaya geri döndüğümde hava neredeyse tamamen kararmıştı ve karanlıkta onun yüzünü aydınlatan şey telefon ekranından yanaklarına yansıyan ışıktı. Odaya girişimi fark ettiğinde kafasını kaldırdı. Huzursuzca bana gülümsedi ve elleri azar azar da olsa titremeye başlamıştı.

"Birkaç güne yürümeye başlayabilirsin."

"Umarım"

Ses tonu sakindi ama sesi de titriyordu, uzun süredir yanımda olduğu için hap yutmamıştı, bunlar onların etkileriydi.

Işıkları açıp yanına oturdum.

"Daha iyi misin?"

Yüzüme bakmıyordu, bir şey söylemeye çalışır gibi görünüyordu ama bir türlü açmadı ağzını, ben de beklemeye devam ettim.

"..y/n?"

"hm?"

"Şey..
Haplarımı getirdin mi?"

Bu kadar kısık sesle olmasa da bu soruyu soracağını biliyordum. Birkaç saat önce onu mutfakta, yerde bulduğumda bazı dikişleri açılmıştı ve kendini daha da mahvetmek üzereydi. Ben yokken bıçağı kendine o kadar bastırmıştı ki izi derisine çıkmıştı.

Koridor duvarları onun değerli kanıyla lekelenmişti, o an hissedebildiğim tek şey korkuydu.

Tanaka amca'yı tekrar aradım ve Kazuha'nın bilinci tekrar yerine gelene kadar içim rahat etmemişti açıkçası.

Bu olanları aramızda konusu açılmadıkça konuşmayı düşünmüyordum.

Ve gelelim bana sorduğu şu soruya, Haplarını getirmiş miydim?

Yanına daha da sokuldum, titreyen beyaz ellerini tuttum. Cevabımı anlamış gibi görünüyordu, irisleri titremeye başladı.
O beyaz kirpiklerinin altından bana öyle bir baktı ki gerçekten canım yandı, sefil görünüyordu.

"Sen... Onları getirdin, değil mi?"

Sesi daha da kaygıyla kaplanmıştı.

"Kazuha.."

Öylece korkuyla bana bakıyordu, ben ona bir şey yapmayacaktım ki.
Nefesleri git gide daha da titrek ve hızlı oluyordu, avuçlarım arasındaki parmakları soğuktu.

"Ben onların ağrı kesici olmadığını biliyorum."

Göz bebekleri küçüldü, bütün bedeni daha şiddetli titremeye başladı ve ellerini benden çekti. Savunmaya geçiyor gibiydi, kendini benden uzak tutmaya çalışıyordu. Aklından neler geçiyordu tahmin edemiyordum ve en zor kısmı da buydu benim için.

Bana kızmış mıydı? İşine burnunu soktuğumu düşünüp benden nefret ediyor olabilirdi.

Belki de benden kaçıp gidecekti, bilmiyorum.

Ya da belki benim onu bırakacağımı düşünüyordur, kendisi hakkında iğrenç düşüncelerle sürüklendiğimi hayal ediyordur.

Ben yanında olmak istiyordum onun. Korkacağı hiçbir şey yoktu ki.

Yutkundu, dudakları arasındaki minik açıklıktan düzensizce nefes alıyordu.
Soluk ellerini yumruk yapmıştı ve battaniyeyi sıkıyordu.

Gözyaşları dökülmeye başladı, yanakları ıslanıyordu. Yüzünü silmek istedim, gözyaşlarını silmeyi sonra da ona dünya üstündeki en sıcak kucaklamayı vermek istedim ama benden nefret ediyor olma olasılığı beni durdurdu. Ona dokunmak için iyi bir zaman mıydı bilmiyorum.

Kırmızının altındaki beyaz yumak - Kazuha x Reader Where stories live. Discover now