VII

313 33 87
                                    

TW: bu bölüm biraz rahatsız edici olabilir, geçmekte serbestsiniz çünkü kazuhanın düşünceleri dışında pek bir olay yok. Sonraki chapterda y/n pov'dan devam edecek onun için bir şey kaybetmezsiniz.

[Kazuha POV]

y/n'i böyle bir şey için evime göndermek ne kadar doğruydu, birkaç saat öncesine kadar hiç emin değildim.
Ancak şimdi anlıyorum ki bu çok fazla şeye mâl olabilecek bir hataymış.
Zihnim artık bu suçluluk duygusunu kaldıramıyor, bir şekilde düşüncelerimi bastırmalıyım ve bunun için en basit yol y/n'i tehlikeye atarak ulaşmaya çalıştığım haplarımı kullanmak olur.
Artık olmadan yapamadığım esrara ulaşmak için y/n'e yalan söyledim, daha beteri ona zarar vereceklerdi. Benim yüzümden...

Nasıl yaptığını anlayamıyorum, aklım ermiyor desem yeridir. Nasıl sıyrıldı o pisliklerin kirli ellerinden?

y/n'e ısrarım üzerine duş almaya gitmişti ve ben yapayalnız kalmıştım. Günlerdir oturduğum sıcak koltuğunda kendimi tutmaya çalışıyordum ama başarısızdı bütün çabalarım.

Kurtulduğu için tanrı'ya minnettarım ama ya oracıkta, yara bere ve kan içerisinde kalsaydı, benim yüzümden orada kalsa ne olacaktı?

Düşündükçe titriyordum ve daha çok düşünmeye, 'ya ne olurdu' diye sormaya devam ediyordum.

Yaralarım ben nefes aldıkça sanki bedenime daha da çok işliyordu. Bu yüzden yalanımın cezasını çekiyor gibi hissediyordum ama yeterli değildi, hiç değildi. Daha beterini hak ediyordum. Zihnimi susturmalıydım, yoksa y/n'e daha fazla bela olacaktım.

Titremekte olan ve her zerresi acıyan bedenimi yürümeye zorladım. Çok canım acıyordu...

y/n, inan bana böyle birisi değilim ben. Eşyalarını karıştıracak kadar utanmaz ve saygısız biri değilim, hiç olmadım. Ama tam şu anda çok ihtiyacım var.

Duvara tutunarak yürüdüm, canım yanıyordu ama unutmak için yürümeye devam ettim. Hapları çantasından alıp yutmalıydım.

Beni sıkıca tuttuğu dış kapının önüne gelebilmiştim ama çantası neredeydi?
Zar zor görebiliyordum, hem gözyaşlarım beni engelliyordu hem de oracıkta bilincimi kaybedecekmişim gibi hissediyordum. Düşünemiyordum ama aynı zamanda kafamın içinden bir saniyede o kadar çok şey geçiriyordum ki o anda ne düşündüğümü bile algılayamıyordum.

Etrafı kurcaladım, dolapları açıp kapattım ama çantası hiçbir yerde değildi. Yere attığı hırkasına baktım, ceplerini yokladım ama bulamadım. Beni sakinleştirecek hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey...

Bulamıyordum, kendime yardım edemiyordum ve tek yapabildiğim şey y/n'i beklemek ve saçlarımı çekmekti.
Onun beni tutmasını istiyordum, her zaman yaptığı gibi en kötü zamanda yanımda belirmesini ve beni bu karanlıktan çekip almasını, şefkatini vermesini istiyordum.

Fakat düşüncelerime mantık ekleyince onun yanıma gelmesini hiç istemiyordum. O fazla iyi kalpliydi, benim için çok iyiydi. Sürekli bana yardım etmeye çalıştı ama iyiliği en sonunda hep benim ona zarar verecek şeyler yapmamla bitti.

Eğer şimdi benim yanıma gelseydi ben tekrar onu endişeye boğacaktım. Ona bunu yapmaya hiç ama hiç hakkım yoktu. Evinde kalmaya hakkım yoktu. Kendime baktırmaya hakkım yoktu, evime göndermeye hakkım yoktu, yalan söylemeye hakkım yoktu, ona işlerimi yaptırmaya, kendim için parasını harcatmaya, benim için uğraştırmaya, bana destek olmasına, yaralarıma bakmasına, karnımı doyurmasına...
Hiçbirine hakkım yoktu. Onunla konuşmak için bile bir hakkım yoktu. Sadece yardım etmek isteyen birine bunları yaptırmaya hakkım yoktu benim.

Kırmızının altındaki beyaz yumak - Kazuha x Reader Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ