◖⁠1.4◗

213 31 3
                                    


DKTT - Kaçar Gider

Bismillahirrahmanirrahim 🦋

Keyifli okumalar 💘

...

Ellerim titreten açtım zarfı. İçindeki kağıdı çıkardım dikkatle. Okuduğum hitap ile titredim.

"Sevgili Yaprak,

En sevgili Yaprak..."

Sonraki paragrafı okuduğumda, mektubuma karşılık bir mektup yazdığını anlamıştım. Okuduğum satırlar gözlerimi doldurmuştu.

"Ben senine gurur duyuyorum. Küfrün batağından imanın nuruna çıktın. İman hakikatleri ile tanıştın ve tanışmaya da devam ediyorsun. Bu beni çok mutlu ediyor. Elhamdülillah..."

Yazdığım şeylere cevap veriyordu mektupta. Son kısımları okuduğumdaysa titredim.

"Bu söyleyeceğimi yabana atma Yaprak'ım. Sen bana yeşil yaprak verdiğinde benim de sana bir armağanım olacak.

Ve sana "Helalim olur musun?" diyeceğim.

Ben de o günü iple çekiyorum :)

Selam ve dua ile, yüreğinin dalları sana sarmalanmış Ömer."

Yüreğinin dalları bana mı sarmalanmıştı?

Yüzümde aptal bir sırıtma oluşunca başımı iki yana salladım. Hem ağlıyor hem gülüyordum, bu nasıl işti böyle?

"Hamd olsun Rabb'im." dedim gülümsemem büyürken.

...

Ertesi gün olduğunda, öğle arasına girmiştik ve ben Ömer'in kitaplığından aldığım kitabı okuyordum. Ömer'in alıntıladığı ve altını çizdiği yerleri daha dikkatli okuyordum.

"Ya Rabbi! Yürekleri Âişe, bakışları Fâtıma gibi olan ümmetin kızlarına, Hz. Hatice'nin cesaret, şuur ve metanetini ver, mahremiyet anlayışlarına da kadın sahabelerin mührünü vur ki modacıların ağlarından kurtulsunlar, onlara göre değil Kur'an'a göre örtünsünler."

Bugün giydiğim kıyafetlere göz attım. Siyah, dar kot giymiştim ve üzerimde oversize bir kazak vardı. Kalçamın biraz aşağısında bitiyordu uzunluğu. Gözlerimi kısarak bakıyordum kıyafetlerime, birkaç gün sonra Allah'ın izniyle hakkıyla tesettüre girecektim ve bu giysileri yalnız helal dairede giyecektim. Bu düşünce beni mutlu ederken yeniden kitaba döndüm. Pelin de o sırada yemeklerimizi almış, masaya doğru geliyordu.

Şaşkınlıkla okuduğum bir paragrafı Pelin'e gösterdim. "Şuna bak Pelin!"

Pelin kaşlarını çattı ve ciddiyetle okudu paragrafı.

‘‘Allah Rasûlü'nün gençlik yıllarına tekabül eden bir tarihte Fransa, bir kongrede kadının insan olup olmadığını tartıştı. Sonunda erkeğe hizmet etmek üzere yaratılan bir insan olduğu kanaatine varıldı.
Alman filozof Schopenhauer de, kadının dayak yemek, güzel beslenmek ve hapsedilmek için yaratılmış bir hayvan olduğunu iddia etti.’’

"Yuh ya!" dedi Pelin yüzünü burusturarak. "Şimdiye kadar bunları nasıl medeni ilan ettik, anlayamıyorum. Hatta hâlen onların modasına uygun giyiniyoruz, hâle bak..." dedi kıyafetlerini işaret ederken. Ona tebessüm ettim. "Allah'a şükür ki gerçeklerin farkına vardık. Bundan sonra yalnız O'nu razı edecek şekilde giyineceğiz, oturacağız, kalkacağız, konuşacağız."

Gülümseyerek başını salladı. Telefonundan bildirim geldiğinde bakışlarını ona çevirdi. Ardından bana döndü. "Leyla birazdan gelecekmiş, tost almamızı istiyor. Ben alayım." diyince başımı salladım ve kitaba döndüm yeniden. Biraz sonra ismim seslenildi. "Yaprak!"

Arkamı döndüğümde Leyla koşarak masamıza doğru geliyordu. Gülümseyerek ayağa kalktım ve kollarını bana dolarken kıkırdadım. Ben de ona sarıldım.

Pelin de yanımıza gelmiş ve bize katılmıştı. Sandalyelerimize yerleşirken Leyla heyecanla konuştu. "Sipariş ediyor muyuz?" dedi hevesle. Pelin ile birbirimize baktık, ardından Leyla'ya döndük ve başımızı salladık ağır ağır. "Ay çok mutluyum!" dedi Leyla hevesle. Ardından telefonlarımızı çıkardık ve almak istediklerimizi ona gösterdik.

Leyla önce benim sepetimi inceledi. "Siyah, kloş elbise ferace... Tarçın, robalı düğmeli ferace... Siyah ve bej şal." Gülümsedi. "Oldukça başarılı." Ardından uyardı beni. "Astar almanızı öneririm, rüzgarda falan çok yapışıyor yoksa feraceler."

Başımızı salladık. Ardından Leyla, Pelin'in sepetine baktı. "Sen de aynı siyah kloş feracede ve siyah şaldan eklemişsin." Gözlerini kısarak incelemeye devam etti. "Mavi fermuarlı ferace demek..." dedi Pelin'in gözlerine bakarak. "Gözlerine çok yakışır. Maviş maviş." diyince Pelin güldü. "Teşekkür ederim." dedi ve ekledi. "Leyla, ben başka ne renk şal alsam bilemedim... Bakalım mı?" diyince onayladı Leyla ve şallara göz atmaya koyuldular. En sonunda Taş rengi Medine ipeği şalı seçmişlerdi. Elbette bu şallar büyük boyutluydu; göğüs, omuz ve sırtı örtüyordu.

Alışverişimizi tamamladığımızda heyecanlıydım. "Maşallah size!" diye sarıldı bize Leyla. Ardından Pelin'in gözleri pencereye sabitlendi. Bize kısa bir bakış attı ve "Ben hemen dönerim." diyerek kalkıp gitti.

Leyla şaşkınlıkla onun baktığı yere baktı. Gözlerini hızla bana çevirdi. "Ne oldu?" dediğimde sırıttı. "Osman abi orada..."

Ben de gülümsedim. O sırada kantinden giren kişi kalbimi tekletti. Ona bakmamak için verdiğim büyük mücadelenin galibi ben oldum ve ona bakmadım. Leyla ise abisi olduğundan ötürü rahatça izliyordu onu. "Abi!" diye seslendi ve el salladı. Ömer de ona el salladı ve gülümsedi.

Acaba yazdıklarında ciddi miydi...?

Pelin

Hızlı adımlarla Osman'ın yanına gittim. Ağaca yaslanmış, öylece yola bakıyordu. "Selamınaleyküm..." dediğimde bana bakmadı fakat gülümsedi. "Aleykümselam, güneş kız."

Güneş kız? Hitabı kalbimi hızlandırırken boğazımı temizledim. "Şey demek istemiştim, ben... Bana verdiğin siyer kitabını okudum. Çok güzeldi, teşekkür ederim. Sana geri vermek istiyorum, yanımda. Sınıfa çıkınca masama uğrar mısın?"

Sırtını ağaçtan çekerken "Uğrarım." dedi. Nedense çok düşünceli duruyordu. "Bir sorun mu var Osman?" diye mırıldandım. Tebessüm etti. "Evet, hem de büyük bir sorun." dediğinde kaşlarımı çattım. "Sanırım helalim olman gereken konular var, Pelin."

...

Aşırı doğaçlama bir bölüm oldu 🥲 Umarım sevmişsinizdir 💙

Allah'a emanet olun 🌸

Hak Yola Talibim! ◖⁠Texting ◗Where stories live. Discover now