ÖLÜMÜN NEFESİ

Beginne am Anfang
                                    

"Bana neden bakıyorsun, Lawiy?" Kocasının sesini duyan genç kadım uyanık olduğundan haberi yoktu.

Genç kadın kendisini bozuntuya vermedi. "Bize ne yaptığına bakıyordum, sahi merak ediyorum. Bu yaptıklarına değdi mi?"

Başını olumsuz yönde salladı genç adam. "Hiçbir şeye değmedi, seni kaybetmeme değmedi..."

Avı gülümsemesi yine peyda oldu Lawiy'in dudaklarına. "Keşke, keşke en başından o kadını getirdiğin gece bana her şeyi anlatsaydın. Belki her şey bu kadar kötüye gitmeyecekti. Belki bizim hikayemiz o kadın geldiğinde sonlanmayacaktı."

Genç adamın gözleri karısının gözlerine değdi. Uzun uzun baktı karısının gözlerine. Sanki son bakışıymış gibi. "Belki de onu Irak'ta bırakmalıydım... Ve ya Irak'a hiç gitmemliydim..."

"Raperin... Belki yaşadığı şeyler kolay şeyler değildi. Belki onun başka çaresi yoktu. Ama, o kadın senin nikahında. Senin soyadını taşıyor. Tamam bak en başından haberim olsaydı yine ben mahvolacaktım ama... O kadın sana aşık oldu!"

Bu kadının hala sevdiğini anlamak hiçte zor değildi aslında.

"O sabah... O sabah ben senin gözlerini gördüm, bana olam aşkını gördüm. Lawiy, belki beni hiç affetmeyeceksin biliyorum ama, beni ne kadar çok sevdiğini gözlerinde görebiliyorum. Ve inan bana bu benim umudum...."

Karnına dikkat ederek yataktan kalktı genç kadın. "Bunu inkar edemem. Ama senin yaptıkların, çok ağırdı... Sen beni mahvettin, sen kendini mahvettin.... En acısı da ne biliyor musun? Sen bizi mahvettin! Tüm hayatımızı, geçmişimizi karaladın, geleceğimizi yok ettin."

Aci içinde kıvrandı iki beden. Artık ikisi de yüzleşiyor, kozlarını paylaşıyorlardı.  Canları yanıyordu. Cehennem kapısını açmış Lawiy ve Welat'ı almış kapısını kapatmıştı.

Genç kadın cevap veremeyen kocasını izlemeyi bıraktı. Zira karşısında ki adamın kendisini savunmak için haklı bir sebebi kalmamıştı.

Lawiy kalktığı yatağını toparlayarak kocasına tekrar bakmıştı. Kocasının daldığını fark eden genç kadın başını olumsuz yönde sallayarak banyoya doğru geçti. Banyoda ki işlerini halledip çıkan genç kadın kocasının hazırlandığını gördü.

Kadısının geri döndüğünü göreli Welat ağa bakışlarını karısına çevirdi. "Akşam olmadan Şer ile geleceğiz. Daha sonra çiftliğe geçeceğiz."

Derin bir nefes alıp verdi genç kadın. "Şirkete gideceğiniz zaman yani şimdi beni ve Helen'i bıraksanız olmaz mı?"

Kol düğmelerini bağlayıp aynadan karısına tekrar baktı Welat ağa. "Niye şimdi gitmek istiyorsun sen?"

"Ben değil de... Helen için söylüyorum. Konaktan kaçmak için yer alıyordur şimdi."

"Helen'in ne durumda olduğunun farkındayım. Bu arada haftaya kontrole Helen'de gelecek. Oradan sizi babanın evine bırakacağım."

Şaşkınlıkla kaşlarımı çattı genç kadın. Daha yeni gelmişti. Babasının evinde ne işi vardı? "Neden gideceğiz?"

Karışma dönen genç adam baştan aşağı karısını süzdü. Dizinin altında beyaz çiçekli elbisesi vücut hatlarını epey belli etmişti. Gözleri karısının kara hareleriyle buluştu. "Baban seni affetmişken ailenle aranın tekrardan bozulmasını istemem. Ayrıca o gün Helen'in annesini de çağırın. Koz annesiyle hasret gidersin..."

Anlamazlıkla kafasını salladı genç kadın.Welat ağa bunu neden yapıyordu?

"Şer, Helen'in ailesi ile ile görüşme taraftarı değil. Onunla bir kaç kere konuştum. 'Hayatımı benden alan aileden kızlarını alıyorum' yanıtını verdi her defasında."

KADINLARIN MATEMİWo Geschichten leben. Entdecke jetzt