Kalıcı Yaralar

1.3K 90 179
                                    


"Bütün acılar geçer, sen geçmiyorsun"

Dizleri üzerine çöküp ailesinden merhamet dileniyordu genç kadın. Başında onlara ailesi acımasız gözlerle bakıyordu.

Bu gözlerde zerre açıma duygu, zerre merhamet yoktu.  Aksi taktirde bu gözlerde acumasızlık, kin ve öfke vardı.

Düzleri üzerine çöken kadın iki eliyle birlikte babası Aram Ağanın ellerini tutuyordu.

"Çok pişmanım, baba.. çok pişmanım seni dinlemediğim için... Allah rıza...rızası için beni affet bana merhamet et..."

Reddedileceğini adı kadar iyi bilen kadın yine de yalvarıyordu babasına. Affedilmeyecekti.

Yaşlı adam eline sarılmış elleri acımsızca itti. Bu kadının tenine dokunmasından bile tiksiniyordu.

İtilmenin acısıyla dizleri üzerinde olan kadın aniden yere savruldu. Savrulmanın acısıyla sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.

"Senin gibi evladım yok benim! Sen benim için sadece düşman bellediğim aşiretin pis kirli gelininden farksızsın! Senin gibi bir pisliğin benim konağımda yeri yoktur!" dedi.

Yerlerde sürüklenen  kızını kolundan tuttuğu gibi ayağı kaldırdı. Ve kendisinden hızla itti.

Acı içinde inlemişti genç kadın beklediği gibi karşılanmış olması canını epey yakmıştı.

Acı dolu bakışlarını annesine çevirdi çaresiz kadın gözlerinin içinde ki çaresizliği gören Dilan Hanım kafasını sağ tarafa çevirdi.

Evladı canı acı içinde kıvranıyor, kendisi ise hiç bir şey yapamıyordu. Ne dese zarar ziyan olacaktı.

"Daye...bari sen bir şey söyle.. Allah rızası için affedin beni. Bilsem o adama gitmezdim.. Yemin ederim gitmezdim..."

Hızlı bir şekilde kız kardeşinin karşısına geçti Ferhat. Bu kadına zerre açıma duygusu yoktu.

"Defol git geldiğin yere! Sen bizim kardeşimiz, babamızın ve anamızın kızı değilsin! Nereden geldiysen, bunca yıldır neredeysen onlara git!"

Sesi oldukça sert çıkmıştı Ferhat'ın karşısında ki kız kardeşine duyduğu beter anlatılamazdı.

"Ferhat...ağabey...senin...senin bana hiç mi acıman yok? Ufacık bir merhamet kırıntısı da mı yok..."

Sesi sonlara doğru kısıldı Lawiy'in böylesine reddedilişi hak ediyor muydu?

"Yok ulan! Sana karşı en ufak bir merhamet açıma duygusu yok! Ben merhametimi üç sene evvel sen bize ihanetinle seninle birlikte merhametimi de mezara gömdüm! Sende sana olan merhametimde öldü ulan! Sen öldürdün!"

"Ben çok pişmanım... Size sığınıyorum.. Allah rızası içim affedin beni.."

"Ne affetmesinden bahsediyorsun ulan! Seni affeder miyim ulan ben! Ben sana yalvardım ulan gitme dedim ağabeyimin kattilleriyle evlenme bedim sana kaç kere! Sen ne yaptın anamın gözünün yaşına bile bakmadın. Sen şimdi döndüğün yere def olup gideceksin ulan!"

Korkuyla başını iki yana salladı genç kadın. O cehennemden bir kere çıkmıştı. Bir daha geri dönemezdi.

"Hayır...hayır ne olur beni göndermeyin oraya tekrar... ben yapamam... ben yaşayamam... ben ölürüm... Ben ettim... ben ettim siz etmeyin..."

"Ulan seni affedersek ağabeyim... mezarda olan ağabeyimin kemikleri sızlar ulan! Ben nasıl kabul ederim lan seni!"

Yaptığı hatanın hiç bir affedilir yanı yoktu, bunu kabul ediyordu genç kadın. Fakat sığınacağı bir limanı da yoktu. Son limanı da terk etmişti bu çaresiz kadını.

KADINLARIN MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin