-1-

389 142 200
                                    

aslında uzun zamandır üstüne düşündüğüm, sürekli ayrıntılar eklediğim geliştirmeye çalıştığım bir kurgu, ne yazık ki fazla bir kitleye ulaşamadı henüz ancak desteklerinizle   daha çok kişiye ulaşabileceğini tahmin ediyorum
ilginizi çekeceğini umarak, oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın:)

Bölüm Müzikleri

Pinhani-Dön Bak Dünyaya

Teoman-Güzel Bir Gün Ölmek İçin

Duman-Haberin Yok Ölüyorum

Teoman-Paramparça

Dktt-#22

"Şafak!"

Duyduğum otoriter ancak bir o kadar samimi çıkan sesle kafamı tahta sıradan kaldırdım ve nerede olduğunun farkında olmadan bir şeyler yazdığım defteri çabuk el hareketleriyle sıranın altına ittim.

"Edebiyat-ı Cedide Topluluğu'nun önemli şahsiyetlerinden birini söylemek ister misin?"

Gözlerimi hafifçe kısarak önümde çaresizce yardım dileyen, hiç açılmamasına rağmen kapağı komik şekilde yamulmuş, üzerindeki saçma karalamalarla kirli duran edebiyat kitabıyla ilgileniyor gibi davranmaya çalıştım.

Kısa bir süre tahmin edileceği gibi başarısızlığa uğramış bir hayal kırıklığıyla baktı bana. Sanki intihar etmeye çalışan bir adamı izler gibiydi bakışları. Acıyordu, onu bu çukurdan kurtarmak istiyordu, bir şeyler yapmak zorunda gibi hissediyordu. Ama onu kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey olmadığı çaresizliğini kabullenmek, belki de hayattaki en zor duyguydu.

Bu okulda çok da yeni sayılmazdım, buna rağmen etrafımdaki her şey yabancıydı. Neredeyse bir buçuk yıldır resmiyette kayıtlıydım zaten ancak bu dönemden önce derslere devam ettiğim gün sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.

Hayatını kendiyle bütünleşmiş bir hastalık yüzünden hastaneden hastaneye atlayarak geçiren biri olarak tedavi yüzünden 10. Sınıfa kadar doğru düzgün okula bile gidememiştim.

Büyümemle evde gördüğüm yarım eğitimin beni artık idare edemeyeceğini anlayan doktorlar, hastalığın tüm vücudumu sardığını düşünüp etkisini azaltarak hayatıma sağlıklı insanlar gibi devam edebilmem, ya da sadece normal bir öğrenci gibi okula gidebilmem için farklı bir tedavi uygulayıp, yeni bir ilaç kullanmama karar verdiler.

Yan etkisinin yoğunluğundan dolayı oldukça zor bir karardı tabii. Yine de bu hastalıkla gittikçe zehirlendiğim ve vaktimin daraldığı gerçeği beni bu ilacı kullanmaya zorunlu kıldı.

Sıraya itelediğim kalın kapaklı siyah defteri nazik hareketlerle yeniden elime alıp parmağımla kalın kapağını hafifçe kapatıp açtım. Bu yaşlı defteri o kadar çok kullanmıştım ki, oldukça kalın olmasına rağmen ömrü çok az kalmış gibi görünüyordu. Yaprakları sararmış, içine sıkıştırılmış küçük not kağıtları sayfaların aralarını açmış, birkaç kez ıslanıp kuruyan sayfalar buruşmuştu. Onun da yaşamasına izin vermemiştim.

Aylarca ne olduğunu bile bilmeden kullandığım, tadına bakmaya fırsat bulamadığım ilacın beni unutmaya mahkum bırakmasının artık kişiliğimi, kim olduğumu da unutmama neden olacağı korkusuyla yazmaya vermiştim kendimi.

Elimde olan, beni hayatta tutabilen tek değerin yazmak olduğunu aklıma kazımıştım. Başka şansım yoktu. Benim gibilere yalnızca tek hak verilir.

Kendimi unutmamamın tek yolu, yazmaktı benim için. Başka çarem yoktu. Bana sadece bir şans tanınmıştı.

Unuttukça yazdım, yazarken kaybolmayacak bir yerlere kazıdım anıları. Hayatta kalmaya çalışırken bir yandan yaşamak için seçenek sunulmadı bana. Bana sunulandan başka hakkım yoktu.

Bulutlara BakWhere stories live. Discover now