BÖLÜM 11

31.7K 1.9K 351
                                    

Biraz gecikmeli oldu ama geldim. Nasılsınız? Umarım çok iyisinizdir. 

Sizden minik ufak bir isteğim olacak o da beni sosyal medya hesaplarından takip etmeniz. Watpadd buna dahil :* 

Bizi özlediyseniz, ve hazırsanız başlıyoruz...

Yıldıza basmayı ve satır arası yorumları unutmayın :)

İYİ OKUMALAR...

Yağmur damlaları cama vururken, ben bundan 3 sene önce Hakan'ı ilk öptüğüm o yerde kaldım. Parmaklarım o anları düşünürken istemsizce dudaklarıma dokundu ancak bunu fark edince parmaklarımı dudaklarımdan çektim. Onu çok özlemiştim, özlemim arttıkça göğsümdeki sancı da artıyordu. Hatıralar zihnimi ele geçirmesin diye tüm anılarımı susturdum.

Sezgin bey, akşam beni bulup evine getirmişti. Olanlardan haberdar olduğunu söyleyerek Ragıp amcanın içeriden çıkabilmesi için avukatlarının benden işin aslını anlatan yazılı ifade alması gerektiğini söylemişti. Korkunç geçen bir günün sonunda umut dolu bir şeyler duymak bana çok iyi gelmişti. Eren'e başından beri yardım eden kişinin Sezgin Bey olduğunu öğrenmem ona karşı güvenen duymamı sağlamıştı. Eren ile telefonda görüşmesem Sezgin Bey'in dediklerine inanmazdım her ne kadar beni kurtarmış olsa da bir yabancıya güvenecek değildim. Eren Sezgin Bey'in dediklerini onaylayarak ona güvenmem gerektiğini söyleyince içim rahatlamıştı.

Eren, babası ile kavga etmişti ancak tahmin ettiğim gibi Eren'e dokunmamıştı. Eren her zamankinden daha sinirli olduğunu söylese de bir süre sonra Eren'i affederdi. Herkesin, en kötü kişinin bile bir zaafı vardı bu hayatta... Üvey babamın zaafı da oğluydu. Bu zaaf beni mutlu ediyordu çünkü Eren'e zarar vermesine asla dayanamazdım.

Eren ile konuştuktan sonra sakinleştiğim için mi bilinmez hemen uyuyakalmıştım. Ne zaman uyudum ne zaman uyandım anlayamamıştım, günlerdir uzun ve rahat bir uyku nasip olmamıştı belkide bu yüzden uyuyabileceğim o anı değerlendirmiştim. Ragıp amcanın ve Eren'i kefil olduğu bir yer benim için güvenilirdi.

Babamı gördüğüm rüyadan sonra hiç rüya görmüyordum, o gün babamı yada Hakan'ı görmek için nelerimi vermezdim. İnsan sevdiği birini rüyasında görebilmek için dua eder miydi? Ben ediyordum. Artık bir anıdan ibaret olan bu iki adam ile ancak rüyalarda buluşabilirdik. Rüyalar yaşam ile ölümü ayıran bir perde olabilir mi? Cennet neden ziyaretçi kabul etmezdi ki, kabul etseydi rüyalardan medet ummak zorunda kalmazdım.

Sezgin Bey elindeki karton poşet ile arabaya bindiğinde ana döndüm, zihnimi susturmak her zamankinden daha güç olmaya başlamıştı.

Sezgin Bey poşetin içinden sandviç ve meyve suyu çıkararak bana uzattı. Kendimi o kadar mahcup hissetmiştim ki onları almaya elim gitmedi ilk başta, ancak sonra bebeğim için yemek zorunda olduğumu düşündüm. Beni bir kuru ekmeye muhtaç eden annemi de asla affetmeyecektim.

"Teşekkür ederim, zahmet verdim size." dedim mahcup bir sesle.

Sezgin Bey gülümseyerek "Estağfurullah Narin Hanım." dedi nazik bir sesle. "Lütfen böyle düşünmeyin zahmet olmuyor bana." diye devam etti sözlerine. Ben kendimi ona yük oluyor gibi hissederken, o hiçte bir yükü varmış gibi davranmıyordu.

Sezgin Bey Poşeti arka koltuğa gelişi güzel bıraktığında poşetin boş olduğunu fark ettim. "Siz kendinize almadınız mı?" diye sordum şaşkınlıkla. Benim yüzümden kahvaltı yapmamıştı, kendisine bir şeyler almamış olması mahcubiyetimi arttırmıştı.

Arabayı çalıştırarak "Araba sürerek yemek yiyemem." dedi gülümsemesini bozmadan. Dün kalabalıktan o kadar korkmuştum ki adamlarının bizimle gelmesini istememiştim, o da beni kırmayıp bunu kabul etmişti.

GÖLGESİZWhere stories live. Discover now