ASKER 18

2.5K 109 13
                                    



Selamün aleyküm sevgili okurlar yeni bir bölümle karşınızdayız. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki bu kitabın finali çok çok yakın. Sadece bı kaç bölüm sonra final olucak tahminen 21. bölüm olması gerekiyor. Çünkü bu ilk yazdığım kitap  olmasa da kısa ve hatrı kalır olsun istiyorum benim için. Yeni kitaplar yazmayı düşünüyorum ve yazıyorum da sadece toparlayıp atmak vaktim alıcak bu kitaptan sonra. Bölüme geçelim şimdi..




•••



Yanımda kahvaltıya oturduğumuz hâlde hiç bir şey yemiyen yüzbaşı ile benimde iştahım kalmamıştı. Sağ eli ile tuttuğu çatalı ile önünde ki tabakta duran zeytin ile uğraşıp duruyordu. Sofrada ki herkes fark etse de sorma cesaretinde bulunmamıştı benim gibi. Açıkçası bende çekiniyorumdum onun nasıl bir tepki vericeğini hiç bilmiyordum.
" Barlas kahvaltını et oğlum." diyen Hasan dede ile yüzbaşı başını sadece onaylayınca elimde ki çayıda bıraktım. Kesinlikle olmayan morali ile hepimizi etkilemişti.
" Annecim hadi bir şeyler ye. Bak karında ağzına bir şey sürmedi." diyen annem ile yüzbaşının bakışları sabahtan beri ilk defa bana dönerken bu sefer gözlerini kaçıran ben olmuştum.
" Müsadenizle ben tokum." diyerek kalkıp giden yüzbaşı ile hepimiz oldukça şaşkındık. Bakışlarım hızla yukarı çıkıp odaya giren yüzbaşı ile derin bir nefes aldım.
" Sende kalkabilirsin kızım."
" Size afiyet olsun. Kusura bakmayın gerçekten." dediğimde annemin sözü ile ardından gittim. Hızla geldiğim odanın önüne hiç düşünmeden içeri girdim. Yatağın yanında yerde oturmuş önünde duran kutu ile yüzbaşına baktım. İçeri tamamen girdiğimde elinde gördüğüm kolye ile şaşkındım. Anlamsız bakışlarım onu bulurken saatler sonra göz göze gelmiştik.
" Bunun sana ait olmadığını söyle!" dediğinde başımı olumsuzca salladım. O kolye annemin bana bıraktığı ve benim yıllar önce kaybettiğim kolyemdi.
" Üzgünüm." diyerek geçip koltuğa oturdum fakat o bunu yanlış anlamış olucak ki gelip karşıma sehpaya oturdu. Gözlerinin kızarıklığı ile gözlerimi kaçırdım. Daha hiç bir şey öğrenmeden yıkılmıştı ikimizde bunun farkındaydık.
" Bi kaç saat önce duyduğuklarım-"diye sustuğunda bakışlarım onu buldu.
" Keşke duymasay-"
" Nasıl duymasaydım? Yıllarca benden bunu saklıycak mıydın? Nasıl bunu düşünür-"
"Düşünürüm! Saatlerdir tek kelime etmiyorsun. Arkamı dönüp seni gördüğümde beni öylece bırakıp aşağı indin. Ne olduğunu şaşırıp kaldım Barlas. Nasıl tekrar duyma ihtimalini düşünürüm?" dediğimde dolu olan gözlerim ile çatık kaşlarını gördüm.
" Ben yıllardır o kızın vicdanı ile yaşadım. Nereden bilebilirim ki sevdiğim kadının o olduğunu. Nasıl tanıyamadım ki seni?" dediğinde daha çok dolan gözlerimi kırpıştırdım. İlk itirafını böyle bir şekilde öğrenmem ile gözlerimi kaçırdım. Bildiğim hâlde ilk defa duymanın mutluğunu sadece buruk bir tebessüm ile karşıladım.
" İlk esir düştüğüm gün yanımda olan seni nasıl hatırlamam? O gün benim yüzümden vücudundaki ve ruhunda ki izleri nasıl tanımam? " diye sustuğunda aklıma gelen geçmiş ile duraksadım.



Geçmiş

"Alın şunu içeri kimse yanına girmesin." diyen elebaşı ile genç kız çatık kaşlarla izledi. Yüzü ve kolu yara bere içinde asker adam ile kaşlarını çattı. Askerin başını kaldırması ile göz göze geldiğinde tuhaf bir şekilde irkilmişti ikili.Buraya babaannesi yüzünden geldiği için az önce pişmanken şimdi içinde ki meraka yenik düşmüştü. Askeri içeri koyduklarını görmesi ile aklı orada kalmıştı genç kızın.
" Sende ortalıkta dolaşma patron görmesin." diyen aynı kişi ile genç kız ters ters baktı. Babaannesi den ölesiye nefret ediyordu fakat arada buraya yaralılar için geliyordu. Henüz üniversite bire giden genç kız tıp okuyordu. Söz konusu bu sefer en yakın arkadaşı Gül olduğu için gelmeyi kabul etmişti. Yoksa oda biliyordu onları iyileştirmesinin doğru olmadığını.
" Sana ne!" dediğinde kimsenin ona cevap vericek hâkı yoktu. En son ona cevap veren adamı tedavi etmemişti aksine ölmesine sebep olmuştu. Onda acıma yoktu bunu acıyı en iyi şekilde yaşıyarak öğrenmişti. Elebaşı geri giderken genç kız  askere nasıl yardımcı olucağını düşünüyordu.
Aklına gelen fikir ile hızla olduğu yerden ayrılıp askerin tutulduğu yerin arkasına geldi. İlk önce ona verilen takip cihazına sinyal verdi.Tahmin ettiği gibi gördüğü cam kadar yukarıda ki boşluk ile gülümsedi. Etrafta bulduğu samanlıkları üst üste koyup cama ulaştı. Başını içeri doğru uzatığında zincirlere bağlı olan askeri görünce içeri girmeye karar verdi. Cama çıkması ile içeriye atlaması gerekiyordu ve azda olsa yüksekti. Derin bir nefes alıp yere atladığında dişlerini sıktı. Tahmin ettiği gibi bir acının olmaması ile gülümsedi.
" Bu gidişle ölümüm yakın hadi hayırlısı." diyerek olduğu yerden kalktı. Ayağında ki hafif sızıya aldanmadan askerin yanına doğru adımladı. Bayılmış olduğunu düşünerek askerin yüzünü avuçlaması ile bağlı olduğunu düşündüğü eller bileğini sertçe tutmuştu.
" Kimsin?" diye duyduğu askerin sesi ile genç kız başını kaldırdığında asker ile göz göze gelmişti. Gördüğü nefret dolu gözler ile derince yutkundu o bunu hâk etmiyordu.
" Bırak beni asker!" dediğinde onu umursamayan asker ile ters ters baktı.
" Kimsin dedim? Hem senin gibi birinin burada ne işi olur?" diye baştan aşağı genç kıza baktı. Genç kız ise anlamsız bir şekilde giydiği gri ispanyol paça alt eşofmanına baktı. Daha sonra diz kapaklarına kadar olan geniş gri switi ile tuhaf gelenin ne olduğuna anlam vermiş değildi.
" Ne var tipim de?" dediğinde askerin alayla bakması ile geri çekilmeye çalışsada izin vermemişti.
" Dağ başındayız bu özenme fazla değil mi? Şimdi söyle kimsin? Yoksa seni şuracıkta gebertirim." dediğinde genç kız göz devirdi. Fakat gerçeği söylemiyceği için aklına gelen ilk şeyi söyledi.
" Ben göçmen kızıyım. Burada ki kimse ile bağım yok yemin ederim ki. Sadece kız kardeşimin canını korumak için onların yaralarını tedavi ediyorum. Hem onlardan biri olsam kapıdan girerim gizlice değil." dediğimde kısık gözlerle bakıp bileklerimi bırakması ile geri çekildim.
" Neden geldin içeri? Hem sen canına mı susadın kızım?" dediğinde omuz silkti bileğine sardığı fuları açarken. İçinde olan hapları eline alıp ona döndüğüde anlamsız bir şekilde genç kıza baktı.
" Ben tıp öğrencisiyim öyle bakma buradayım diye her kesi kurtarmam gerekmiyor. Ayrıca kimseye güvenmem  sana da tavsiye ederim. " diyerek başında ki kapşonu çıkarıp askerin önünde durdu.
" Kız kardeşini koruma altına alabiliriz sende bunu yapmak zorunda olmasın." dediğinde genç kız açtığı kolunu sıkıca fular ile sarıp askere döndü.
" Çaresi olmayan birine çare sunma. Yaran derin değil fakat buradan kurtulmaz isen kanına karıştırıcakları uyuşturucu yüzünden inan ki ölmekten beter olursun." dediğinde asker çatık kaşlarla bakarken genç kız belinde duran bıçağı uzattı. Uzun olan zorla ördüğü saçlarını açtığında süs olarak kullandığı tokayı çıkardı. Tokanın içini açıp içinde ki teli tekrar askere uzattı. Asker şaşkın bir şekilde genç kıza bakıyordu.
" Sen şaka mısın?" dediğinde genç kız gülerek başını olumsuzca salladı. Asker bıçağı ve teli aldığında genç kızın uzun dalgalı saçlarına takılı kalmıştı. Genç kız ise tekrar toka ile toplayıp sert bir topuz yaptı.
" Bir şeyinin olmadığını bilseydim silahta getirirdim kusura bakma." dediğinde asker alayla güldü.
" Bunlar yeterli şimdilik. Dışarıda kaç kişi var onu bana söyle önce." dediğinde genç kız tekrar göz göze geldi asker ile.
" O iş zor asker. Adamlar seni de benide şuracıkta öldürür sadece biraz bekliycez. Ama buradan çıkıp seni saklamalıyız önce." dediğinde asker ters ters baktı.
" Ben saklanmam üniversiteli!" diye ikaz etiğin de genç kız olabildiğince ters bir şekilde baktı.
" Düzgün konuş benimle ilk önce ayrıca saklanmaz isen benide öldürürler. Sizde canınızdan önce masumların canı gelmiyor mu?" dediğinde asker alayla güldü.
" Bunların canını kurtaran kimse masum değil benim için." dediğinde genç kız dolan gözlerini gizlemek için arkasını döndü. Bu muameleyi hiç hâk etmiyordu fakat mecburdu bir şekilde.
" Tamam buradan çıkalım ne yaparsan yap." diyerek kendine gelip askere döndü. Asker başıyla onaylarken genç kız başıyla yukarıda ki camı gösterdi.
" Oradan çıkıcaz ama ilk sen en azından güvende olursun." dediğinde asker başıyla onaylarak hızla cama çıkıp atladı. O sırada açılan kapı ile genç kız korku ile arkasını döndü. Gördüğü elebaşı ve adamlar ile yutkundu.
" Ne yapıyorsun lan sen? Başkana haber verin  askerin kaçmasına yardım etti. Çabuk şu askeri bulup getirin." dediğinde hızla genç kızın kolundan tutmuşlardı. Genç kız başına neler geleceğini çok iyi biliyordu fakat tek istediği o askerin saklanıp kurtulması.
İçeri kollarından tutup getirilen asker ile olucakları umursamayıp ters ters baktı. Asker ise boş bir şekilde baktığında genç kızın gözleri içeri giren kişiyi buldu. Babaannesi hayatında ki en büyük hataydı sadece onun için.
" Ben sana eğer birine yardım edersen olucaklardan ben sorumlu değilim demedim mi?" dediğinde hızla genç kıza vurmuştu. Yüzü yana düşerken umursamayıp tekrar babaannesine döndü.
" Çok üzüldüm anlatamam." dediğinde yüzüne art arda yediği tokatlar ile asker bağırdı.
" Gücünüz ona mı yetiyor lan? Bırakın lan kızı!" diye bağırmasını kimse umursamazken . Genç kızın babaannesinin adamına verdiği talimat ile genç kızı bir süre pataklamışlardı. Genç kız iyice kötü olurken kimse askerin bağırışlarına kulak asmamıştı.
" Yeter! Üzerini çıkarın!" diye verdiği emir ile genç kız başını olumsuzca salladı.
" Hayır!" diye bağırmasını umursamayıp üzerinde ki switi çıkardıklarında atleti ile kalmıştı. Utanç içinde gözleri dolan genç kız asker ile göz göze geldi. Oradaki adamlar bedenini iğrenç bir şekilde süzerken asker sadece gözlerine bakması ile tebessüm etti.
" Getirin!" dediğinde içeri ateş ve demir parçasını getirmeleri ile asker ileri atıldı.
" Lan sıkıysa -" diyemeden verilen işaret ile ağzı bağlanırken zorla tutuluyordu. Genç kız başını iki yana sallarken derin bir nefes aldı.
" Ben seni bunun için mi buraya getirdim?" diyen babaannesi ile genç kız alayla konuştu.
" Ben bir şehit ve bir asker kızıyım bana gücünün yeticeğini mi düşündün? Ne olursa olsun canım pahasına askeri kurtarırım."dediğinde babaannesinin yüzüne atığı yumruk ile ağzına gelen metalik tat ile yüzünü ekşitti.
" Önce senin işini görelim daha sonra askeri de hâl ederiz. Bak bakalım değiyor mu bunca şeye? Atletini de çıkarın!" diye verdiği emir ile genç kız duyduğu utanç ile ağlamaya başlamıştı. Babaannesi onun tesettür den her zaman uzak tutarken şimdi ise vücudunu gözler önüne seriyordu. Adamların atletini çıkarması ile gözlerini askerden hızla çekti. Utanıyordu en çokta karşısında duran askerden utanıyordu. Üzerinde sadece üst büstiyeri kalırken nefretle babaannesine baktı.
" Allah belanı versin! Seninle kan bağımın olduğuna lanet ediyorum. Sana yemin olsun ki elimde ki bir suya muhtaç olsan da onu sana uzatmıycam." dediğinde babaannesinin verdiği baş işareti ile sırtının tam ortasında ensesine kadar uzanan acı ile çığlık atmıştı. Bilinci artık bulanık bir hâl alırken sadece gözleri görürken algılamıyordu. Gözleri askeri bulurken gözleri dolan adam ile acı bir şekilde tebessüm etti. Kollarını tutan adamların bırakması ile zemine sert bir şekilde düşmüştü. Anlını yere değip kanaması ile tamamen bilinci kapanmıştı. Gelen silah sesleri ile onlar baskın yerken asker donmuş bir şekilde karşısında yere yığılan genç kıza baktı. Canlarını kurtarmak için oradan çıkan adamlar ile içeride kan kaybeden genç kız ve asker kalmıştı. Hızla genç kızın yanına gelirken ilk önce üzerinde ki üniformayı çıkarıp üzerine örtü. Genç kızın başını dizlerine alırken yüzünde duran saçlarını geriye çekti.
" Kurtarıcam seni lütfen gözlerini aç. Hadi be göçmen kızı!" dediğinde etrafta gelen silah sesleri umurunda değildi. Asker sadece onu kurtaran kıza takılı kalmıştı.
" Barlas iyi misin?" diye içeri giren komutanı ile hareket etmedi.
" Dede yalvarırım kurtar onu. Benim yüzümden oldu hiç bir şey yapmadım. Dede lütfen bir şey yap yoksa ölücek." diye gözünden düşen bir damla ile Hasan başkomiser torununa şaşkın bir şekilde bakıyordu.
" Çekil şuradan!" diye araya giren adam ile Barlas ne olduğunu anlamazken adam hızla kızı kucakladı.
" Hadi güzelim aç gözlerini. Ben geldim seni kurtarmaya. " diye genç kızı alıp giderken Barlas genç kızdan geriye yere düşen tokası ve kolyesine baktı.
" Kalk oğlum çıkalım buradan. Merak etme kurtulucak." dediğinde Barlas yerde ki genç kızın eşyalarını alırken dışarı çıktı. Gördükleri manzara ile herkes olduğu yerde durmuştu.
" Nabız yok komutanım-"
" Olmalı benim yiğenim güçlüdür. Yaşat onu bu bir emirdir." dediğinde gelen helikopter ile genç kız ve yanına ki adam binerken diğerleri araçlara geçmişti.
" Nabız yoktu komutanım yaşar mı ki?" diye soran asker ile Hasan başkomiser konuştu.
" Bilmiyorum." dediğinde Barlas gözlerini sıkıca peki yumdu. Hayatını kurtarmak isteyen bir genç kız onun yüzünden ölmüştü. O göçmen kızından geriye bir toka, kolye ve bıçak kalmıştı genç adama.

ASKER Where stories live. Discover now