22. Bölüm

7.5K 473 181
                                    

Yıldıza basmazsanız bozuşuyormuşuz.
OY ❤️‍🔥💞
Keyifli okumalar.


"Böyle bir aşk görülmemiş dünyadaaaaağğ,
Ne geçmişte ne de bundan sonra daaaaa,
Arasalar bulamazlar rüyadaaağ
Göremezler seniii yazdıım kalbimeee."

"Lunaparkta bu şarkıyı açanın ebesini sikeyim ben. Defne yeter kızım sus artık sende!" Alp son bir saattir yaptığı gibi kocakarılar gibi söylenmeye devam etti.

Tamam ben de lunaparkta Müslüm babanın çalmasını pek onaylamıyorum ama yinede ayak uydurup eğleniyordum işte. Yani depresyona gireceğim bir durum da yoktu zaten ortada.  Şu an ikinci kere hızlı trene binmiştik ve insanlardın da binmesini bekliyorduk. İtiraf etmek gerekirse herkes depresyona girmiş gibi mutsuz ve sessizdi.

"Amına koyayım Buse'yi özledim ben!"

"Ay bu şarkıyla eksimin anısı vardı benim."

"Güya eğlenmeye geldik oğlum, olmayan sevgilimin aşk acısını çekiyorum."

"Üç yıllık sevgilim var ama niyeyse benim de depresyona giresim geldi."

"Kanka baksana buralarda rakı sofrasına oturacağımız güzel bir yer var mı..."

Gibi birçok cümle ve sitem havada uçuşuyordu. Bu durum komiğime gittiği için güldüm. Alp bana çevirdi kafasını. "Ben daha fazla dayanamam buraya. Kalk gidiyoruz." Dedi ve elimden tutup kendisiyle kaldırdı beni. Bir anda beni hızlı trenden çıkarınca neye uğradığımı şaşırmıştım. "Aa jetonumuz boşa gitti ama!" Dediğimde "Olsun boş ver. Ben acıktım zaten gidelim." Dedi. "Ooooofffff!" Dedim mutsuzca.

Alp'le bir saattir lunaparkta takılıyorduk mutlu mutlu, ta ki son on beş dakikada Müslüm ve Ferdi baba açmalarına kadar. Alp kriz geçirmişti tabii bu süreçte. Anladığım kadarıyla şu an yemeğe gidiyorduk. Bisikletlerimize bindik. "Yemeğe gidiyoruz, beni takip et." Bu muhteşem bisikletlerle nereye gidiyorduk merak etmiştim.

Alp önde, ben arkada yola devam ettik. Arada sevgilime çok romantik laflar ediyordum ama beyefendi daha çok aşık olmak yerine beni susturmaya çalışıyordu.

"Ama wolf bakışlım, gözlerinde life bulduğum, niye böyle yap-" diye devam ediyordum ki bisikleti durdurup kafasını bana çevirdi. Ben de susup durmak zorunda kalmıştım.

"Eğer biraz daha konuşurken iner ve seni öperek sustururum." Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Tamam icraata ben de geliyordum ama böyle söyleyince bir tuhaf olmuştu doğrusu. Alp kocaman açılmış gözlerimi görünce güldü ve tekrardan bisikletini sürmeye başladı. Ben de birkaç saniyelik dalgınlıktan çıkıp tekrardan peşine takıldım.

"Ayıp oluyor yalnız ha!" Diye bağırdım arkasından. Alp kahkaha atarken ben söyleniyordum. Bu yolculuğumuz on beş dakika sonra sonlandı. Çünkü Alp'le deniz kıyısına gelmiştik. Yemeği buradaki lüks restoranlardan birinde mi yiyecektik yani?  Kardeş para mı sıçıyoruz lan biz, diyesim vardı ama susuyordum yavrumun hevesi kaçmasın diye.

Bisikletleri bir yere bağlayıp indik. Alp yanıma gelip elimi tuttu ve parmaklarını benim parmaklarımdan geçirdi. "Gel hadi," diyerek beni güzel bir restorana götürmeye başladı. "Emin miyiz burada yiyeceğimize?" Diye sordum. Kafasını bana çevirdi. "Neden, beğenmedin mi?" Diye sordu. "Hayır hayır ondan değil. Demek istediğim... biraz pahalı bir yere benziyor ve böyle bir masrafa gerek yok. Çiğköfte ya da döner de yerdim ben." Diye hızlıca açıklama yaptım.

Alp başta hafiften şaşırdı fakat sonra beni kendine doğru çekip saçlarıma bir öpücük bıraktı. Ardından çenemden tutup nazikçe kaldırdı. Gözlerime baktı o mükemmel gözleriyle. "Bebeğim, bunları dert etme şimdi. Sadece anı yaşa. Hem sana bir sır vereceğim," diyerek dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı.

BASKETÇİ | YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now