Alaz

233 150 98
                                    


İki saattir odaya kapanmıştım ve çıkmıyordum. Aynanın önünde makyajımı bitirmeye çalışırken kapının önünde dolanıp duran Emre'nin ayak seslerini duyuyordum. Dudaklarım yukarı kıvrılırken kapıya doğru kurnaz bir gülümseme bıraktım. Beni bu işe karıştırmadan önce bilmesi gereken bir şey vardı, ben erkek değildim.

"Giyinmedin mi hala? Ağaç oldum." Diye çıkıştı.

Ben ona aldırmadan TV'den açtığım şarkılar eşliğinde hazırlanıyordum.

"Bak içeriye girerim" diye tehdit etti bu sefer.

Girse de çok bir şey değişmezdi. Çok uzun zaman önce giyinmiştim. Makyajımı özenle yaptığım için bu kadar uzun sürmüştü. Onun konuşmalarına karşın hiç ses vermedim. Bu durum onu çıldırtıyor olsa da içimden gülüyordum.

"İçeri giriyorum." Diye nefeslendi son kez. Sabrı taşıyordu.

Ben onu içeride 20 dakika beklerken bile sıkılmıştım. O beni neredeyse 2 saattir bekliyordu ona rağmen gayet sabırlı sayılırdı.

Ama bu benim hazırlanma sürecimle alakalı bir şey değildi. Gerildiğimde veya kötü hissettiğim bir anda kendime zaman tanırdım. Bu zamanın içerisinde de şarkılar bana eşlik ederdi. Bu alışkanlığım çok küçük yaşlarda ortaya çıkmıştı, şarkılara sığınmak her zaman için iyi geliyordu.

Şarkılar eşliğinde hazırlanmak zaman alıyordu tabii. Benim keyfim yerine gelmişti. Bazen şarkıların içinde kaybolup kendi hayatımı geride bırakıyordum. Bu da o anlardan biriydi.

Ben kendi kendime mırıldanırken kapının açıldığına dair bir ses duydum. Sesin geldiği yere doğru dönüp elimdeki rujla beraber kapıya bakmaya başladım ama gelen ne kadar çekingense bir türlü bedeni görünmedi. Sonunda elini yüzüne kapatmış bir şekilde Emre'nin kafasını gördüm ve bu daha da gülmeme sebep oldu. Kocaman ellerinin arasından yaptığı şey onu çocuksu gösteriyordu. Hele ki kocaman cüssesini hiç saymıyorum. Ben gülerken çıkarttığı kafasının arasından elleri hareketlendi ve parmaklarının arasından bana bakmaya başladı. Beni giyinik görünce hemen kendini toparladı ve vücuduyla içeri daldı.

"Giyindiğini neden söyle-medin." Diye tekledi. Beni süzdüğünü o ara fark ettim.

Dairemden kaçırabildiğim kıyafetler maalesef ki sayılıydı ama ona rağmen birkaç elbise alabildiğim için kendimi tebrik ettim.

Eskiden canım sıkıldığı için bahane arar ve alışverişe çıkardım. Beğendiğim şeyler olur ve almamam için kendimle kavga ederdim. Belki bir gün giyerim umuduyla aldığım bir sürü kıyafet etiketli bir şekilde dolabımda çürürdü. Ama şu an aldıklarımın kaderini değiştirmek için imkanım vardı.

Yemek için hazırlanırken elbiselerin arasında sıkıldığım bir anda gece mavisi bir elbise bana göz kırpmıştı. Bunu ne zaman aldığımı bile bilmiyordum ama rengi beni kendine çekmişti. Elimle kaldırıp baktığım sırada elbisenin ne kadar mini olduğunu fark ettim. Normalde böyle bir şey giymezdim ama omuz silktim. Neden olmasın ki?

Üstüme geçirdiğimde aynadan kendime bakıyordum. Askılıydı, üstüme oturan bir elbiseydi ve sırtı boydan boya açıktı ama çapraz iplerle doluydu. Çok güzel bir mavisi vardı. Gecede siyaha dönüşecekti, bunun için üzülmemeye çalıştım.

Elbise bu kadar güzelken üzerine çok ağır bir makyaj yapmak istemedim. Gözlerim hafif kahverengi farla süslüydü. Dudaklarıma da kendi renginde ruj sürüp üstüne de ona uygun bir gloss sürüyordum ki beyefendi çıkageldi.

"Etkilendiğini bu kadar belli etme" diye çıkıştım ve yüzüme çapkın bir gülümseme yerleştirdim. O sırada dudaklarımla oyalanıyordum.

"Kolay etkilenen birine mi benziyorum oradan, bak üzüldüm şimdi." Deyip dudaklarını büktü. Bay ego.

DERİNLİK KORKUSUOnde histórias criam vida. Descubra agora