Sherlock

24 4 0
                                    

-Torielden-

Gözümü açtığımda hastanedeydim. Yatakta hafif dikeldim. Kendimi iyi hissetmiyordum.

M-Uyanmışsın, diyerek içeri girdi Mycroft.

T-Malesef, diyip iyice dikeldim.

Başım dönüyordu.

T-Mycroft?

M-Efendim.

T-Eve gitmek istiyorum.

M-Tamam, eminimki Bayan Hudson sana iyi bakacaktır ama önce iyi olduğuna emin olana kadar burdasın.

T-Ama ya Sherlock, John, dava...

Mycroft derin bir iç çekti.

M-Her şeyden önce kendi düşünmelesin. Sadece bir gün, eminim yokluğunda ölmezler.

Bu çabası karşısında gülümsedim.

T-Yamam ama önce burdan çıkmak istiyorum.

Mycroft beni çıkarmak için doktorlarla konuşmaya gitti. Serumları çok beklemeden söktüm. Küçükken çok serumluk olmuştum artık alışmıştım.

Ayağa kalktım ve ayakkabılarımı giydim ama başım döndüğü için hemen yatağa tutundum. Dikkatli adımlarla kapıya yöneldim ve dışarı çıktım. Kapıya tutunup gözlerimle Mycroft'u aradığım sırada arkamdan geldi.

M-Düşüceksin şimdi, diyip kolumdan tuttu.

Tabi ben hemen gereksiz bir gurur yaptım ve kolumu çektim.

T-Kendim yürüyebilirim, diyip çıkış kapısına yöneldim.

Şuanda nasıl yürüdüğümü inanın bilmiyorum ama bi şekilde düşmeden ilerliyorum. Hani ateşlendiğin gecenin sabahında bi baş ağrın vardır ama doktora gitmen gerekir yürürken zemin ayaklarının altından kayar ya. Aynı öyle bir his.

Arabanın arka koltuğuna bindim, benden hemen sonrada Mycroft bindi. Bugün daha mı yakışıklıydı yoksa benim ateşim mi çıktı emin değilim. Neyse biraz yürüdüm ya kendime geldim. En azından başım dönmüyor.

Araba durunca Mycroft indi bende peşindem indim. Dışardanda anlaşılacağı üzere elit insanların geldiği lüks bir restoranttı. Pek benlik bir yer değil ama olsun. İçeri girince garson bize köşedeki bir masayı söyledi ve oraya doğru ilerledik.

Masaya giderken herkes bana bakıyordu, sebebinide fazla düşünmeye gerek yok. Gri eşofman, önüne azda olsa kan damlamış bir beyaz tişört ve üniversite yıllarımdan kalma eski bir ceket, saçlar dağınık. Buraya gelen insanların pek alışık olduğu bir tip değildim suan. Kendi aralarında beni eziklediklerine eminim. Benim için sorun değil ama sanki Mycroft'u utandırıyormuşum gibi hissetmekten kendimi alıkoyamadım.

Siparişleri verdikten sonra uzun bir sessizlik oldu. Yemekler gelince çatalımla tabaktaki yemekle oynamaya başladım. Bir sürü göz üzerimde olunca iştahım biraz kaçtı. Ne olurdu küçük bi dürümcüye gitseydik!

Mycroft yemeğe eziyet ettiğimi görmüş olacak ki sessizliği bozdu.

M-Yemeğin başı döndü Toriel.

Burukça gülümsedim.

T-Seni utandırmıyorum değil mi?

M-Tabikide hayır, neden böyle düşündünki.

T-Bilemem, etraftakiler sanki öcüymüşüm gibi bakıp kendi aralarında güldükleri için olabilir. Ben pek böyle ortamların insanı değilim.

M-Şuanda üstündeki kıyafetler yüzünden böyle düşündüklerine eminim. Senin normal halini görseler ağızları açık kalırdı.

Yanaklarımın kızardığını hissettiğim an kafamı tabağa eğdim. Bana iltifat mı etti o? Şuan mutluluktan ölebilirim. Ah, kalbim. Sanırım gerçekten ölücem.

Neden ergen kızlar gibiyim ya halbuki otuz yaşındayım. Hani ergenlik yirmide bitiyordu off.

Ben bunları düşünürken tabi fark etmeden(!) bütün tabağı yemiştim. Bu birde iştahsız halim aç olsam masayıda yicem herhalde.

M-Beğendin mi yemeği?

T-Hı! Evet beğendim. Pek yemek ayırt etmem zaten.

Garson geldi boş tabakları aldı ve tatlıları getirdi. Önümdeki tatlıya baktım. Ya burdaki porsiyoblar çok küçük.

T-Zengin insanların neden zayıf olduğunu şimdi anladım. Bu kadarcık şeyle nasıl doyabiliyorlar?! 

Bunun üzerine Mycroft güldü.

M-Sebebinin bu olduğunu sanmıyorum ama sen bilirsin, dedi ve telrar güldü.

Bir rezil olmadığım kalmıştı o da oldu. Afferim banaa.Neyse. Tatlılarıda yedik, Mycroft hesabı istedi ve ödedi. O öderken köşeden fiyata bakayım dedim ki bakmaz olaydım. Oha ama o ne biçim bir fiyat. Adamın ocana incir ağacı diktiler.

Biraz sonra kalktık ve arabaya doğru yürümeye başladık.

T-Bir dahaki sefere yemeği evde ben yaparım. Bir yemek bu kadar pahalı olabilir mi ya?

M-Mutfağı yakmayacağından emin misin? Dedi alaycı bir tonda.

T-Hey, benim yemeklerim gayet güzel bir kere!

Bunu söylememle güldü.

M-Tamam sakin ol sadece şakaydı.

T-Şimdi eve mi gidiyoruz?

M-Neden eve gitmeyi bu kadar istiyorsun yoksa bıktın mı benden?

T-Ne?! Hayır, senden neden bıkayım ben sadece Sherlock için endişeliyim.

M-Tamam seni eve götürücem ama bir dahaki sefere benden bu kadar kolay kurtulamazsın.

T-Sen öyle diyorsan öyledir.

**

T-Selam millet ben geldiiimm.

J-Merhaba Toriel.

T-Sherlock nerde?

J-Odasında ve uzun süre çıkacağınıda sanmıyorum.

Derin bir nefes alıp Sherlock'un odasına gittim. Kapıyı çaldım ama ses gelmedi bende içeri girdim. Sherlock yatakta oturmuş öylece duruyordu.

T-Merhaba Sherlock, diyip yanına oturdum.

Ses gelmeyince derin bir nefes aldım.

T-Bak Sherlock zihninde ne var bilmiyorum ya da ben bayıldıktan sonra ne oldu ama bildiğim bir şey varsa oda seni etkilediği. Anlatmak istersen ben hep dinlerim. Ben senin dostunum Sherlock dünyayı yok etmek istesen ben yine arkanda dururum yine canım pahasına seni savunur korurum ama ne olduğunu bilmeden bunu yapamam. Ne John ne başkası sadece senle benim aramda kalıcak. Söz veriyorum.

Elimi omzuna koyup hafifçe sıktım. Kafasını hafifçe omzuma yasladı. Konuşmasa bile en azından yanında olduğumu anlaması güzel.

Bölümün adını değiştirmeyi unutmuşum mdjdjfj

Oy verip yorum yapmayı unutmayın🍫

221BWhere stories live. Discover now