{ Kabul }

271 29 25
                                    

"K-kabul e-ediyorum."

Kelimeler iznim dışında dudaklarımdan döküldüğünde, terleyen sırtımın üşüdüğünü hissettim. Sonunda kıpırdayabildiğimde arkamı döndüm. O, çoktan yerine oturmuş bana oturmam için gözleri ile emir vermişti. Yerime oturduğumda uzatılan bir kağıda bir de diğer elinde tuttuğu jilete baktım.

Sertçe yutkunup kağıdı önümdeki masaya koyduğumda elimde tuttuğum jilet ağır gelmişti. Ufacık eşyayı taşıyamıyor gibiydim.. Jilet, elimde tuttuğum her saniye daha da ısınıyordu. Eğer elimi hızlı tutmazsam avcumu yakacak kadar hızlı ısınıyordu. Büyük sıçmıştım...

"Ufak bir kesik atıp kanının kağıda damlamasını sağlayacaksın Jeon. Bu kadar zor olamalı."

Sesi yine beynimde yankılanıp kafatasımın duvarlarına çarptığında titredim. Gözümü karartıp sağ bileğime uzak bir kesik attığımda aslında o kadar da acıtmadığını fark ettim. Bir damla kan, kağıda damladığında kağıt kanımı hızla emmişti. Kağıdı O'na doğru uzattığında fark ettiğim bir diğer şeyse, kan damlasının altında ismimin büyük harflerle yazdığıydı. Sanki kanım, ismimin üzerine damlamıştı...

"Tebrikler Jeon. İşe alındın. Maddelere tekrar göz atamazsın. Şu saniyeden itibaren benim sözlerime bakacaksın. Şimdi, aşağıya in ve Min'den elbiseni al. Ne sorarsan, O cevaplayacaktır. Giyinmen bittiğinde bana bir filtre kahve getir."

"P-peki efendim."

" 'Efendi Kim' de."

"P-peki E-efendi Kim."

Korkar adımlarla kapıya ilerlediğimde kafatasımı patlatacak derecede bağırmasıyla yerimden sıçradım.

"Düzgün yürü!"

"E-Efendi K-kim z-zaten düzgün y-"

"Kalçanı! Sallama."

Dişleri arasından konuşurken gözlerini kapatmış ve cümlesinin sonunda resmen inlemişti. Ellerimi kalçamın iki yanında sabitlediğimde elimden geldiğinde yavaşça yürüdüm. Sonunda kendimi dışarıya attığımda normal yürüyerek Bay Min'i bulmam gerektiğini hatırladım.

Şansıma, Bay Min mutfakta yemek hazırlıyordu. Yanına gittiğimde çekinmeme engel olamadım. Çünkü bu adam, yani Bay Min bana kapıyı açan kişiydi.

"Jungkook? Bir isteğin mi var?"

"Şey- Siz Bay Min-"

"Yoongi demen yeterli."

"P-peki Yoongi. Ş-şey... e-elb-"

"Ah unutmuşum. Beni takip et."

Yoongi'nin odasına (galiba..) geldiğimizde şifoniyerinin üzerindeki düzgünce katlanmış kıyafetleri bana verdi.

"Şimdi de odanı göstereyim sana."

Karşısındaki odaya girdiğimizde Yoongi'nin odasından farklı olmadığını gördüm.

"Burası. Giyindiğinde mutfağa gel."

"Ş-şey Efendi K-kim kahv-"

"Öğretirim."

"Teşekkür ederim."

Odadan çıktığında hızla elbiseyi açtım... fazla kısaydı. Çok fazla kısaydı! Hızla elbiseyi giydiğimde arkadan kurdeleyi de bağladım. Papyon gibi garip şeyi de boynuma yerleştirdiğimde tamamdım. Anlamadığım tek şey, bu kedi kulakları gerekli miydi? Neyseleyip odadan çıktığımda ayakkabıların ayağımı vurduğunu hissetmemeye çalışarak mutfağa girdim.

Yoongi bana bakıp şok olmuş gibi iç çekti.

"Jungkook!"

"N-noldu?!"

DEVIL'S PEACHES |+18|Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ