Öfke

118 11 208
                                    

Ormanın içinde delicesine kosuyodum. Burnuma gelen kan kokusuyla karışan o tanıdık koku içimi ürpertsede hayatım pahasına koşmaya devam ediyordum. Koşmaktan hissizleşen bacaklarım ve yeteri kadar nefes alamadığımdan dönen başım neredeyse bayılmama sebep olacakken kokuya çok yaklaştığımı fark ettim.

Karşımda yaklaşık 10-15 kişinin cesedi. Ve yağan yağmura kendinden geçmişcesine bakan suçlu duruyordu. Tanıdık kokunun sahibine seslendim.

L: "Theo?"

Yüzündeki o acımasız ifadeyi hiç bozmadan bana doğru döndü. Gözlerimin içine bakan öfkeli parlak kırmızı gözleri içimdeki korkunun büyümesine sebep olmuştu. Fakat geri adım atmaya hiç niyetim yoktu.

L: "Ne yapıyorsun burda? Neden masum canları alıyorsun?"

Cevap almak için meraklı gözlerle ona bakmaya devam ettim. O ise sadece bakmakla yetindi. Bir süre baktıktan sonra dudaklarini araladı. Derin bir nefes verdi ve bana doğru ilerlemeye başladı.

Kesinlikle sıradaki kişi bendim. Tanrı ne verdiyse koşmaya başladım. Fakat yorgun bedenim sebebiyle benden daha hızlı ve çevik olan beden beni bir ağaç gövdesine itti. Dişlerini ve pençelerini çıkarttı. Hiç terettüt etmeden pençelerimi karın boşluğuma geçirdi. Yüz ifadesini hiç değiştirmeden yüzüme bakmaya devam etti.

L: "Theo! Hani değişmiştin seni lanet olası. Hani değişmiştin. Beacon hillsi terk edip kendine bir hayat kuracaktın."

Yüz ifadesini yine değiştirmemişti. Sanki birşeyin etkisi altına girmiş benim konuştuğumun farkında bile değildi. Aklıma scott geldi. O, vahşi savaşçılara dönüştüğünde ona söylediklerim sayesinde katie'nin etkisinden kurtulmuştu. Zaten şansımı denemekten başka çarem de yoktu.

L: "Hani seninle hayalet sürücülerden kaçtığımız günü hatırlıyor musun?" Yüzüme anlamsızca bakmaya devam etti. Peki zekice planım hiçbir işe yaramamıştı. Gözlerimi parlattım dişlerimi çıkarttım var gücümle kükredim.

L: "THEOOOO."

Gözleri yeşil gözlerine dönüştü. Pençeleri kayboldu. Nerde olduğuna anlam verememişcesine etrafına bakındı. Gözleri az önce karnıma pençelerini geçirdiği eline kaydı. Kanlı eline ve bana baktı.

T: "Nerdeyim ben? Sen kimsin? Elimdeki ve tişortümdeki bu kanlar kimin kanı? Beni öldürecek misin?"

L: "Soruların bitti mi?"

T: "Hayır en önemlisini sormadım. Theo kim?"

L: "Gerçekten kendi adını hatırlamıyor musun?"

T: "Elbette hatırlıyorum ve adın o olmadığına adım kadar eminim. Benim adım şey."

Biraz düşündü. Anlamsız bakışlarıyla bana döndü.

T: "Sanırım adımın ne olduğunu hatırlamıyorum. Kim olduğumu ve burda ne aradığımıda. Ve senin kim olduğunuda."

Gözlerini gözlerimden çekti. Sanki birşey farketmiş gibi etrafına hızlıca bakındıktan sonra koşmaya başladı. Duyduğu korkunun kokusunu buram buram aldım. Benden korkmuştu. Ve muhtemelen cesetlerin katilinin ben olduğumu hatta sıradaki kişinin o olduğunu bile düşünmüştü.

Zaman kaybetmeden peşinden koşmaya başladım. Ama öyle hızlı koşuyordu ki. Yaklaşmakta bile zorluk çekiyordum.

Aniden durduğunda bir uçurumun kenarında olduğunu anladım. Aşağıya uzunca bakındıktan sonra kaçacak yeri kalmadığını anlayınca bana döndü.

T: "Lütfen canımı bağışla. Kim olduğunu bilmiyorum ama yalvarırım beni öldürme. Hem ben daha gencim. Ailem evde beni bekliyordur. Lütfen beni öldürme. "

L: "Seni öldürmeye niyetim yok. "Dedim üzerine doğru ilerlerken

T: "İstediğin paraysada karşılarım. Ne kadar istiyorsan. Bulur buluştururum."

L: "Benim istediğim sensin."

Onu korkutmak ne kadar hoşuma gitsede onu polisler ya da avcılar gelmeden önce ormandan çıkartmalı gerekirse geldiği cehenneme geri yollamalıydım. Hızlı adımlarla üzerine atladım. Kafasına indirdiğim darbeyle yere yığdım.

Liamin theoya uyguladigi tarife

Bence ilk bolum icin kafi

Fici yazarken eski kitlem olur mu okunur mu falan diye cok endiselendim ilk defa sonra dddimki malmisin zevk icin yaziyosun dedim oyle iste.

SIZLERI COOOOK OPUYORUN CANLARIM LUTI KACARRR

Red Means I Love You /THIAMWhere stories live. Discover now