2.1.Bölüm: Kırık Kalpler Durağının Müzmin Kederlisi

1.3K 103 20
                                    

Hayat, tuhaf ve sıradan anlardan ibâret olan bir zaman cetveli gibiydi benim için.

Bir gün insanı umutla donatırken bir diğer gün yaşam enerjisi çekilmiş gibi depresifleştirebiliyordu. Akla karanın, geceyle gündüzün, var olanla olmayanın tam ortasındaki o zıtlıkta insan, sürekli bir andan diğerine savruluyordu sanki. Bir ileri, bir geri...Bir ipin üstünde dans eden bir cambaz değil, bir cetvel sırtında yürümeye çalışan bir bîçare gibiydik çoğu zaman. Geçiyordu saniyeler, dakikalar saatler. Endişeyle, korkuyla, heyecanla...bir an yerini hep bir diğerine telaşla bırakıyor gibi, akıntısına kapılıp gidiyorduk günlerin.

Kimi zaman bu, bana bir acizlik hissi verirdi. Elimden hiçbir şeyin gelmemesi çaresizliğe sürüklerdi beni. Ancak kimi zaman da yaşamanın tek yolu buymuş gibi gelirdi.

İyi ki geçiyorsun zaman, demişti Mevlâna. Ya acının derinime işlediği bir anda donsaydın?

Derin bir nefes verdim, pencerenin ardında gözüken kasvetli gökyüzüne bakarken. Yaz neşesiyle gelip geçmiş, şimdi sonbaharın kederi yavaşça ele geçirmişti bu koca şehri.

İçim gibiydi.

Tam o anda çalan telefonumun zili, beni düşüncelerimden kurtararak bir kahraman gibi imdadıma yetişmişti. Telefonu elime aldığımda Azra'nın aradığını gördüm ve bu bana maalesef ki endişe verdi. Zirâ Azra hâlâ yataktan çıkmadığımı bilse rezil ederdi beni.

Ne diyebilirdim ki? En yakın arkadaşına karşı bile pusuda olmak zor işti. Bir yıldızın hayatı dışarıdan ne kadar parlak gözükürse gözüksün, içinde büyük acılar saklıyordu aslında.

He Karmen, he.

Sesimi çoktan güne başlamışım gibi, en enerjik tona ayarladıktan sonra aramayı cevapladım. "Dünyanın en tatlı menajeriyle mi görüşüyorum?"

Azra'nın hattın ucundan bana ulaşan sesi fazlasıyla tekdüzeydi. "Yeni uyandın değil mi?"

Beni görebiliyormuş gibi takındığım sahte neşeli yüz ifadesi yerle bir olurken özüme dönmüştüm bile. Zaten fazla neşenin bana yakışmadığı gerçeğiyle avuttum kendimi. Böyle anlarda dışardan muhtemelen bipolar gibi gözüküyordum. "Hemen de anla! Müneccim misin nesin?"

"Müneccim değilim tatlım. Sadece malımı tanıyorum."

"Aman ne güzel!" diye homurdandım. "Bir mal diye nitelendirmediğin kalmıştı, Azra'cığım."

Azra'nın hafif bir kızgınlıkla itiraz eden sesi, keyfimi biraz da olsa yerine getirmişti. "Saçmalama, Karmen!" dedi. "Ben senin arkadaşınım."

Şımartıldığımı hissederek gülümsedim. Bugün bu yıldızın iyi bir şey duymaya ihtiyacı vardı! Bu nedenle beni öveceğini tahmin ederek devamını getirmesini istedim. "Ve..."

"Ben sana hep mal derim." diye tamamladı Azra.

Gülüşüm ânında soldu.

Arkadaşlarım da benim gibi tam bir hayâl kırıklığıydı.

"Sadede gelir misin?" derken sonunda ihtiyacım olan şeyi elde ederek kalkabilmiştim yataktan. Kendimden başka kimseye güvenemeyeceğim gerçeğini...

"Tabii ki!" diye neşeyle cevap verdi Azra, az önce en yakın arkadaşına hakaret etmemiş gibi pervâsızca davranmaya devam ediyordu. "Sana muhteşem bir haberim var!"

Esnememin ardından, "Neymiş?" diye sordum umursamazca. Sıcacık yatağımdan çıkmama değecek kadar önemli olması yeterliydi benim için. Azra içinse kariyerimdeki her gelişme muhteşem bir haber kategorisine girebilirdi. İşte bu yüzden bazen, oyuncu olmayı hakedenin Azra olduğunu düşünüyordum. Benden daha çok emek verdiği kesindi.

EvimWhere stories live. Discover now