Evim | Bir Yokmuş, Bir Varmış

2K 162 0
                                    

"Ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar." dedi adam, sessizce. Yanıbaşında uyuyan kızını uyandırmamak için yavaşça kalkmaya yeltendi ancak tam o an o tiz, melodik sesi duydu.

"Bu kadar mıydı?" dedi küçük kız, pembe dudaklarını büzerek. Babasının göğsüne yasladığı başını kaldırarak çatık kaşlarla baktı yüzüne. Adam, kızını bir kez daha uyutamamanın verdiği hüzünle, "Ne bu kadar mıydı?" diye sordu.

Küçük kız, babasının karşısına oturarak kollarını göğsünde kavuşturdu. Bukle bukle omuzlarına dökülen kahve saçları ve ela gözleriyle adeta bir oyuncak bebeği andırıyordu. Ayhan, ona her baktığında bu kadar güzel bir çocuğu olduğuna inanası gelmezdi. Şimdi de inanamadı. Herkesten korumak, kollamak istedi bir kez daha. Yanından ayrılmasına engel olmak, büyüyüşünü durdurmak istedi kızının. Bir daha kayıp vermemek, bir kez daha ruhunu ikiye bölen o acıyı çekmemek için...

Bir yolu olsaydı eğer, onun sonsuza kadar çocuk kalmasını sağlayabilecek bir yol olsaydı, Ayhan biliyordu ki o yola girmekten hiç çekinmezdi. Bir zamanlar kollarında yatacak kadar küçük olan kızı şimdi onunla konuşuyor, ona sorular soruyor hatta onunla tartışıyordu. Güldüğünde gözlerinin içi gülüyordu sanki, Ayhan tüm dünya bir çiçek bahçesine dönmüş gibi huzurla dolardı öyle anlarda. Üzüldüğünde, tüm dünyayı yakası gelirdi mesela. Ama sinirlendiğinde...Bu düşünceyle istemsizce gülümsedi adam. Kızı sinirliyken öyle tatlı oluyordu ki, onu sinirlendirmek çok hoşuna gidiyordu.

"Bu masal eksik." diye huysuz huysuz söylenerek babasını düşüncelerinden çekip çıkardı kızı. Ayhan, onun dediğini anlayamayarak başka bir soru sordu. "Neyi eksikmiş, Karmen?"

"Baba, neyini anlamadın! Her masalda olur ya hani..."

Ayhan'ın, kızının anlattığı şeyle ilgili hiçbir fikri yoktu. Kızı da bunu yüzünden anlamış olacak ki, çocuklara has o bilmiş tavırla ellerini iki yana açtı.

"Prens..." dedi bâriz bir gerçeği dillendirirmişçesine, bastırarak. "Prens eksik."

Ayhan, elindeki kitabı kapattıktan sonra komodine koydu. Tekrar kızına döndüğünde, "Prenseslerin, prenslerin kendilerini kurtarmalarına ihtiyaçları yoktur Karmen'ciğim." dedi burnuna hafifçe dokunarak. "Onlar kendileri de başlarına gelen kötülüklerle baş edebilirler."

Karmen, düşünceli bir şekilde tavana baktıktan hemen sonra güzel gözlerini babasına çevirdi. "Ama prensler kurtarmak için yoktur ki..." dedi, bilmiş bir şekilde. "Onlar prensesleri sevmek için vardır."

Ayhan, şaşkınlıkla karşıladı kızının söylediğini. Masalları farklı yorumlayan birini, çocuk da olsa, ilk defa görmüştü. Kızı ise onun bu şaşkınlığından habersizce konuşmaya devam etti. "Prenseslerin kötülüklerle savaşmak için sevgiye ihtiyacı vardır. Onları da en güzel prensler sever."

"Güzel kızım..." diye başladı Ayhan söze, başta ne diyeceğini bilemese de sonrasında, "Prensesleri anneleri ve babaları çok sever. Neden prenslerin sevgisine ihtiyaçları olsun?" diye sordu.

Karmen, başını iki yana salladı onaylamazca. "Masallarda prenseslerin yanında anneleri ve babaları yok. Hepsi cennete gitmişler. Bu yüzden prensesler hep yanlız."

Kızının sözleri, Ayhan'ın açık yarasını tekrar deşen bir bıçak gibiydi ancak bozuntuya vermedi. Canı ne kadar acırsa acısın, kızının yanında güçlü durmaya çalışmak hayatta kalmasını sağlayan yegâne yoldu onun için. Yine öyle yaptı. Acısını göstermeden, gülümseyerek kızının yanağını hafifçe, sevecenlikle sıktı. "Yanlız değil fıstığım, yalnız."

"Ben de onu diyorum baba ya!" dedi küçük kız sinirle. "Yanlızlar işte."

Ayhan, kızının bu ısrarına gülerken küçük kız, derin bir iç geçirerek baktı pencereden dışarı. "Prensesler canavarlardan kurtulmak için beklemez ki..." dedikten sonra gülümseyerek döndü babasına. "Biri kendilerini sevsin diye bekler."

Ayhan, kızının sözlerine hayret mi etsin yoksa gülsün mü, bilemedi. Küçücük bedenine tezat kocaman bir yüreği vardı kızının. Kendisi kaybını kaldıramazken bu küçücük yürek nasıl sırtlanıyordu o acıyı, anlam veremedi.

"Sen de bir prens bekliyor musun bakayım?" diye sorsa da şakayla, içten içe biliyordu sevgisinin kızına yetip yetmediğini sorguladığını. Cevabı beklemek bile tedirgin ediciydi onun için. Ancak Karmen, kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra esnedi. "Babacığım, uykum geldi benim. Yatabilir miyim?"

Ayhan, kızının tatlı kaçışını fark etmeksizin kalktı yataktan. "Tabii ki birtanem, geç bakalım."

Kaldırdığı yorganın altına girdi Karmen. "İyi geceler babacığım."

Babası, üstünü örttükten sonra başına küçük bir öpücük kondurdu. "İyi geceler prensesim."

Ayhan, aklında sorularla çıktı odadan. Kızının sözleri, ona yetemediği duygusunu körüklemişti adeta. Sorusuna alamadığı o cevaptı aklını kurcalayan. Öte yandan Karmen, babasının gittiğinden emin olduktan sonra çıktı yatağından. Sessizce, parmak uçlarında yürüyerek pencerenin yanına ilerledi. Aheste aheste yağan kar vururken pencereye, ellerini cama koyarak büyülenmişçesine kar tanelerini izledi.

Babasının sorusuna cevap vermek istememişti. Cevabının onu üzeceğini biliyordu. Çünkü Karmen de kendi prensini bekliyordu.

Tatlı bir şekilde, heyecanla gülümsedi.

Tıpkı böyle güzel bir gecede, bir prens gelecekti.

Onu sevmek için...

*

Süprayz! Hanımlar beyler, aradığınız bölüm ayağınıza geldi! Evim bildirimi görünce hepiniz yastığınıza sarılıp ağladınız, biliyorum, biliyorum...

Benim de duygularım darmadağın, anlayamazsınız...Uzun süreden sonra Evim'e bölüm atmak duygulandırdı beni, içsel depremler yaşıyorum âdeta. Havuzların dibine oturup ağlamak üzereyim.

Edebiyat parçalamayı ve de şakayı bir kenara bırakırsak, nasıl buldunuz geçmişten kesitimizi? Eğer beğendiyseniz böyle birkaç bölüm daha yazarak buraları şenlendirebilirim :)

Gelmişken müjdemi de vereyim: Evim'in yeni bölümünü baştan yazmaya başladım. İçime sinmediği için devam edemediğim gibi bir düşünce geldi aklıma, bu yüzden en başa döndüm ben de. Allah'ım izin verirse size bu hafta bölümü teslim edebilirim. UMARIM ÖYLE OLUR.

Şimdi kaçıyor ve sınav haftamın çilesine geri dönüyorum.

Sevgilerin en güzeli benden!

EvimWhere stories live. Discover now