Bölüm 1 - Okyanus

16 2 19
                                    

Beni nasıl ağlatacağını gerçekten biliyorsun, okyanus gözlerinle...

-Bella'nın Anlatımıyla-

Sınıfta oturmuştum, insanları izliyordum. Tek arkadaşım vardı o da Felix Lestrange. Ben Bella Crest, ailemin varisi ve baş kraliçesiyim.

Doğduğumda güzelliğim dillere destanmış, ateş rengi ve uzun-dalgalı saçlarımla, beyaz ve parlak tenimle, çillerimle, nefret ettiğim o iğrenç su yeşili gözlerimle...

Keşke hep bebek olarak kalsaydım, büyüdükçe çok şey değişiverdi. Gülmesi, oynaması, mutlu olması gereken bir çocuk iken o aptal babam Carlos beni Ford denen bir adama eşya olarak verdi. O adamdan çocuğum oldu, Eren koydum adını.

Nefret ediyordum, çığlığımı duymayan herkesten... O bebeği öldürecektim, Ford u yok edecektim! En yakınım Jesse bana engel olana kadar tabii.

Onun sayesinde kabullenmiştim, o masumdu. Ona bakmaya hazır hissediyordum kendimi. Ford un evinden kaçtım, Jesse ile yaşamaya başladım. O bana çalışıyordu ve bu çok güzeldi.

14 yaşında George diye biriyle tanıştım, o bana aşıkmış. Bu yüzden onunla sevgili olmuştum ama benimleyken boş durmamış orospu çocuğu. Kardeşim Amaya'ya da asılmış.

Fire'nin duygularıyla oynadım, sadece ablasını etkileyebilmek için. Pişman mıydım? Hayır.

Ondan sonra Leon ile tanıştım, onu kullanabilirim diye düşündüm. Sonuçta onlar beni kullanırken hiç bir şey olmamıştı. Amacım için sevgili oldum onla. Birkaç gün sonra hevesi bitti ayrıldık.

Hemen ardından Jesse açıldı, duygularına karşılık vermek istedim, denedim ama olmadı. Ben başından beri sadece bir kişiye aşıktım. Dylan...

O bir ışıktı, umudumdu. Sevgili olduk ama... Bana fazla soğuktu. Sürekli aynı şeyleri yapıyordu.

Korsemi fazla sıkıyor ve şişman olduğumu söylüyor, bu yüzden şikayet etmem yasak yoksa ceza. Her şeye ayrı bir ceza var. Hiç kimse ile konuşmam yasak. Felix ile bile Dylan yokken selamlaşıyorum ama sadece "Merhaba, günaydın." tarzında.

Şuan ise buradayım, sınıfta oturuyorum ve 16 yaşındayım. Dylan hasta olduğu için okula gelmedi. Sonunda biraz daha özgür olabilirdim.

"Günaydın." dedim Felix'e, o da aynı şekilde selam verdi ve yerime geçtim.

Yanına oturduğum kişiye baktım. Şu anki kardeşim Amaya idi. Amaya benden daha güzeldi, kısa boylu ve zayıftı, okyanus gözleri ve mavi saçları vardı. Zarif yüz hatlarına sahipti.

Zaten sadece 2 tane arkadaşım vardı... Felix ve Maddy.

Maddy tatlı bir kızdı, duygularını gösteremese bile onu anlayabiliyordum.

Felix, her şeyi kardeşi gibi içinde yaşayan biriydi. Kardeşini pek sevmesemde...

Sınıftaki diğer insanlar gereksiz ve oksijen israfıydı, çünkü onlar Dylan değildi.

"Günaydın abla! Hayrola? Uzun zamandır konuşmuyoruz." dedi gülümseyerek.

"Hiç, her zamanki Dylan işte... Bilirsin."

"Ondan ayrılmalısın bence, seni manipüle ediyor olabilir." İşte bu konuda ona çok zıttım.

"Peki." diye mırıldandım gözlerine bakarak.

"Bugün benimle denizin orada buluş, abla. Tamam mı?" Gülümsedim.

"Tamam."

"Söz mü?"

"Söz." bunu dediğim an gülümsedi ve gitti.

Ders başladı, sonra bitti. Öğle teneffüsüydü. Bugün yemeği Felix ile yiyeceğime söz vermiştim. Yanına oturdum ve yemeğimi çıkardım.

"Hoşgeldin Bella."

"Hoşbuldum kıvırcık paşa hazretleri."

"..."

"..."

Yemeğimizi yemeye başladık, ikimiz de soğuktuk. Bana kırgın mıydı? Bir şey mi yapmıştım? Hiç bilemiyorum... Sanırım zamanın geçmesini bekleyecektim.

Çıkış saati gelmişti.
Hepimiz toparlanmış odamıza geçmiştik. Ben hariç, Amaya'nın çağırdığı denize gidiyordum.

Oraya vardığımda Amaya beni kendine çekti, suya girdi ve beni de soktu. Nefes alamıyordum...

-Amaya'nın Anlatımıyla-

Ben Amaya Crest. Ailenin sekizinci çocuğuyum. Doğmamış hatayım aslında, gerçek ailem belli değil ama evlatlık olduğum kesin.

Ablam Bella'yı tanıyor olmalısınız. Baş varis ve geleceğin kraliçesi kendisi. Ha bide Dylan ile nişanlı.

Sınıfta boş boş oturuyordum, sevdiceğim Felix'i izliyordum. Bella ile arkadaş olması zoruma gidiyor ama olsun.

Bella Felix ile selamlaştıktan sonra yanıma geldi. Bella... Çok güzel bir varlık. Bana göre dünyanın en güzel kızı, hem kalpsiz hem kalp hırsızı.

Ders başlamadan önce telefonuma bir bildirim geldi. Ölüm tehditi içeren bir mesajdı işte. Bella'yı öldürmek zorundaydım.

Öğle teneffüsünün başlarında Bella ile sohbet ettik. Bunu yapmayı gerçekten istemiyordum...

Yaşamayı da çok istiyordum. İkimizin de hayalleri vardı evet. Tek sorun Bella ben ölsem gülerdi.

Çıkışa kadar hep oyalandım, Felix'i izleyip durdum. Maddy denen kızla çok yakındı... Yetersiz miydim?

Çıkışta denizin oraya gittim. Bella'yı görür görmez kendime çektim ve suya götürdüm. İyice boğulduğundan emin olduktan sonra pişman oldum ve yalan atmaya karar verdim.

Bella'yı nefes alabileceği bir su tapınağına soktum. Başında bekliyordum. Uyandığı an ilk iş ondan özür dilemek olacaktı...

Story Of The Forgotten... - Oc'sWhere stories live. Discover now