5| Can Yakan Oyunlar

156 63 61
                                    

Keyifli okumalar bebeklerim.❤️‍🩹
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın sakın.😩❤️‍🩹

~
Siz hiç oyunlardan nefret eden çocuklar gördünüz mü?

Oyunlardan her zaman nefret ederdim çünkü oyunlar can yakardı. Oyunlar kötüydü, kirliydi, acı vericiydi... Oysa oyunlar sadece mutluluk vermeliydi. Ufacık çocukların oyunları, mutlulukları olmalıydı, acıları değil...

"Sadece bir oyun." demişti ruhumu bedenimden ayırmadan önce.

"Canın acımayacak." demişti daha sonrasında ufacık bedenimi acıların kollarına sürüklerken.

Sadece bir oyun değildi.
Canım fazlasıyla yanmıştı.

Ufacık bedenim bu oyuna katlanmıştı fakat buna katlanmak zorunda bırakılmamalıydı.

Komodinin  üzerindeki saat sabah olduğunu adete haykırırcasına çalmaya başlamıştı. Kendime gelerek yatakta sağ tarafıma döndüm ve saate dokunarak alarmı kapattım. Gece uyuyamamıştım fakat bu sefer kabuslar yüzünden değildi. Gerçek kabus uyandığımda başlıyordu ve bunu öğrendiğimde henüz 7 yaşındaydım. Sıkıntıyla iç çektim ve yorganı üzerimden attım. Her ne kadar okula gitmek istemesem de kafamı dağıtmam gerekiyordu.

Güçlükle yerimde doğruldum ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. Daha fazla bir şey düşünmek istemediğim için çıplak ayaklarımı soğuk zeminle buluşturdum ve ağır adımlarla banyoya ilerledim. İçeriye girip kapıyı kapattım ve lavaboyu açıp soğuk suyu yüzüme çarparak kendime gelmeye çalıştım. Aynadaki yansımama bakmamaya özen göstererek hızlıca dişlerimi fırçaladım ve tekrar odama döndüm.

Dolabımdan okul formamı çıkardım ve üzerime geçirdim. Siyah eteğin ve beyaz gömleğin uyumunu seviyordum. Makyaj masama ilerledim ve kendimi incelemeye başladım. Solgun görünüyordum ve ağladığım için gözlerim şişmişti. Umursamazca kapatıcı alıp göz altlarımı kapattım ve sadece rimel sürdüm. Nasıl göründüğüm umrumda değildi. Dudaklarım çok fazla ısırdığım için çatlamıştı. Dudak kremi de sürdükten sonra dağılmış saçlarımı tarayarak şekil vermeye çalıştım.

Daha fazla oyalanmak istemediğim için telefonumu çantama atıp okulun ceketini de alıp odamdan çıktım. Şeyma abla çoktan kahvaltı hazırlamış olmalıydı. Mutfaktan gelen kokuyu içime çektim ve yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

Sahte gülüşler.

Mutfağa girip her zaman oturduğum sandalyeme ilerledim ve çantamı kenara koyup oturdum. Babam beni görünce gülümsedi ve "Günaydın." dedi. Yine resmi giyinmişti ve saçları oldukça özenliydi. "Günaydın." dedim ben de ikisine gülümseyerek. Bazı insanlar, bazı gülüşlerin altında çok fazla şey gizlerdi.

Masadaki ilaçları gördüm ve yüzümü buruşturdum. Bu sabah içmek zorundaydım yoksa içmediğim anlaşılırdı. Şeyma ablanın yaptığı sebzeli omletten yemeye başladım. Portakal suyumun hepsini bitirdikten sonra masadaki ilaçlara uzandım. Şeyma abla su doldururken 4 farklı renkte olan ilaçları alıp tek tek içtim.

Yerimden kalktım ve ceketimi üzerime geçirip çantamı omzuma astım. Babam da kahvesinden son yudumunu alıyordu. "Beni bu gün sen bırakır mısın baba?" dedim çekinerek. Normalde babam bırakmak isterdi fakat ben reddederdim.

Babam da yerinden kalkıp ceketini giydi ve "Bırakırım tabii." dedi ciddi bir tonda. Kahve gözleri bir süre üzerimde oyalandı. Şeyma ablayla vedalaştıktan sonra birlikte evden çıkıp babamın arabasına bindik. Kemerimi taktım ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Yol boyunca babam sohbet etmeye çalışsa da bir kaç kelimeden öteye geçememiştik.

ELZEM Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ