YAĞMUR ORMANI AMAZON

51 39 9
                                    

İkisi de uzanmış elele vaziyette yatıyorlardı. Gözleri kapalı olmasına rağmen kendilerindeydiler. Fakat kalkacak gücü hemen bulamadıkları için dinlenir pozisyonda öylece duruyorlardı. Kulaklarından içeriye dolan cıvıl cıvıl binbir çeşitlilikteki kuşların çıkardığı sesler sanki bin kişilik bir senfoni orkestrası dinliyorlarmışcasına ikisini de mest ediyordu.  Emily meditasyon yaparken dinlediği sesleri anımsarken , Jack ise kendini basketbol takımıyla gittikleri orman kampında gibi hissetmişti.
Bir süre daha sessiz öylece yattıktan sonra gözlerini yavaşça açtılar.

Göğe baktıklarında gördükleri manzara inanılmazdı. Mutluluktan yine ağızları kulaklarındaydı. Yeşilin ve mavinin her tonu gözlerinin önüne serilmişti. Esen rüzgârın kımıldattığı yüksek ağaç yaprakları bir sağa bir sola hareket ettikçe gökyüzünde süzülen beyaz bulutlarla sanki yer değiştiriyor adeta vals yapıyordu.
Nerede olduklarını ilk idrak eden, dileği tutan Jack olmuştu. Sevinçle havaya sıçrayarak;

- Yüce Tanrım. Bu inanılmaz.-

Emily ormanda olduklarını anlasada hangisinde olduklarını öğrenmek için Jack'in ne diyeceğini merakla bekledi.

- Neredeyiz Jack?-
- Sence nerede olabiliriz bebeğim?-

Jack her zaman yaptığı gibi takılmadan edemiyordu.
- Şu sinir etme huyundan ne zaman vazgeçeceksin?-
- Hey sinirlenme tamam. Söylüyorum hazır mısın?-
- Evet.-
- Amazon'u dilemiştim.-
- Hani şu filmlere, belgesellere konu olan Amazon'mu?-
- Ne sandın bebeğim. Lanet olası aşağılık serseri sevgilin bu işlerden az çok anlıyor.-

Emily bulundukları yerin Amazon olduğunu duyunca görmekten dolayı kendini şanslı hissedip sevinmiş olsada bir taraftan nasıl kalacaklarından endişe ediyordu.

- Burada nasıl yapacağız peki?-
- Bir gecemizi en güzel ve maceralı geçirecek şekilde tabiki.-
- Peki nasıl olacak o dediğin? Ne düşünüyorsun?-
- Akşam olduğunda ateş yakıp yine derme çatma bir yere sığınarak gecemizi romantik bir şekilde geçirmeyi planlıyorum. Aklıma ilk gelen şimdilik bu sevgilim-
- Burası Amerikan ormanları değil Jack. İzlediğim belgesellerde her şeyin devasa olarak bulunduğu ve dikkatli olunmadığında her türlü tehlikeye açık bir yer olduğunu öğrenmiştim.
- Hey, bence izlediğin macera filmlerindeki dev anakondaların etkisinde kalmışsın bebeğim. Abartma lütfen. -
- Umarım abartan ben olurum.-

Emily, Jack'e oranla çok korkuyordu. Dünyanın en büyük ormanının doğal güzellikleri kadar zorluklarınında olduğunun bilincindeydi. Jack ise her zaman olduğu gibi tehlike boyutunu arka planda tutarak heyecan kısmına odaklanıyordu.
Saatin yine kaç olduğunu anlamadılar. Hava ne güneşli kadar açık ne de yağmur yağacak kadar kapalıydı. Sanki güneş açacakmışcasına parlak bir aydınlık zaman zaman kendini belli ediyor sonra yerini kapalı bulutlara bırakıyordu.
Binlerce ağaç çeşidi ve bitkiler ile yüzbinlerce hayvan çeşidine ev sahipliği yapan bu yağmur ormanı ürettiği oksijenle de ekosistemin göz bebeği olmuştu. Büyük çoğunluğu, daimi yeşil yapraklı ağaçlardan meydana gelen tropik yağmur ormanında ağaçların tepeleri zayıf, dallanma gevşek, gövde şekilleri düzensiz, ağaç kabukları ise parlaktı. Dallar üzerinde "epiphyte" denen eğrelti, orkide gibi konuk bitkiler, çeşitli sarılıcı ve tırmanıcı bitkiler, ormanın genel görünüşünü süslüyor ve varlıklarıyla büyük rol oynuyordu.

Bu muhteşem tropikal zenginlikteki yağmur ormanı, dünya'daki en inanılmaz, vahşi ve tehlikeli canlıların çoğuna ev sahipliği yapıyordu. Dev nehir su samurlarından çeşitli zehirli kurbağalara, bu renkli hayvanlar dünyanın geri kalanından izole edilen yağmur ormanlarının en dokunulmamış bölümlerinde dolaşıyorlardı.

Birbirlerinden yarım metre bile uzaklaşmadan etrafa baka baka yürümeye başladılar. Aldıkları nefes öyle güçlü geliyordu ki, bünyeleri alışık oldukları tozlu ve kirli karbondioksit karşısında buldukları bu saf ve temiz oksijeni görünce afallamıştı.
Hafifçe başları dönsede yürümelerine şimdilik engel oluşturmuyordu. Jack özellikle Emily'i burnundan nefes alıp ağzından vermesi ve çok derin nefes almaması konusunda uyarıyordu.
Ayakları yerdeki çamurlu toprağa bata çıka iyice battı. Zaten günlerdir üstlerinden çıkarmadıkları kirli kıyafetlerinin burada iyice batacağı belliydi.

KRİSTAL PRİZMA AŞKIN TILSIMI Where stories live. Discover now