CADI AGNES

138 42 12
                                    

İkisi de Salt Like City'deki cadı Agnes'in evinin önüne vardıklarında soluk soluğaydı. Mesafe kısa olmasına rağmen yokuşun dik olması ve ayaklarının altının, buzdan dolayı sürekli kayması hem dengede durmalarını hemde yürümelerini zorlaştırmıştı. Yarım saatlik diyerek hesapladıkları yol kırk beş dakikayı bulmuştu.

Emily, korkacağı ürkünç bir ev bekliyordu. Cadı Agnes'in ismi ilk etapta kitap okurken gözünde canlandırdığı hayali karakterler gibi gelmişti. Evini sivri çatılı eski ahşaptan yapılmış kuş yuvası şeklinde karanlık görmeyi beklemişti. Fakat karşısında resmettiği bu hayali resme inat, gayet şık ve şirin bir ev bulmuştu. Evin pencereleri sanki süpermarketlerde satılan Gingerbread minyatür kurabiye evi gibi gözüküyordu. Tarçın renkli kiremitleri güneş vurdukça karamel gibi parlıyordu. Yağan karın yer yer toplandığı pencere pervazları evine bir yandan krema dökülmüş hissi veriyordu. Daha içeri girmeden hatta büyücüyü görmeden büyülenmişti. Sonra "Hansel ve Gratel" hikâyesini hatırladı. Orada da cadı iki kardeşi kandırmak için evini şeker hamurundan bir kek gibi göstermişti. Belki de bu benzetme çocukluğunda okuduğu bu masalın etkisinde kalmış olmasının çağrışımı olmuştu. Fakat her ne olursa olsun şikâyetçi değildi. Atlattıkları badirelere yaşadıkları onca sıkıntılara değmişti.

Jack'de heyecanlıydı. Bu taraklarda bezi olmayan hatta inanmayan birisi için bu heyecan şaşırtıcıydı. Emily için yaptığı bu deliliğin neye patlayacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey Emily'e çok aşık olmasıydı. İkiside çekimser adımlarla kapının iyice dibine kadar yaklaştılar. Jack tam kapıyı vuracaktı ki Emily onu durdurdu.

- Hey stop.!-
- Ne oldu? Çalmadan kuş sesi çıkararak mı girmeyi planlıyoruz?-
- Off Jack. Doktor randevusuna gelmedik. Jennifer görüşme saatinden önce çalmayın kapıyı demişti.-
- Sevgilim saatim yok. Telefonum vardı fakat onun da şarjı yok. Denizciler gibi güneşin bulunduğu yöne göre saati tahmin etme gibi becerilerim de pek yok. Senin daha iyi bir fikrin varsa dinliyorum.-
- Bence bekleyelim biraz. Hem zaten geldiğimizi illa ki anlayacaktır.-
- Saçmalama Emily. Nasıl anlayacak? Çalalım ve girelim içeri. Belki de geç bile kaldık.-

Emily'de ikilemde kalmıştı. Tam ne yapacaklarını düşündükleri sırada Jack'in omzuna konan bir kuş ikisinide sıçrattı. Kuş Jack'in omzunu pisledikten sonra yere doğru kısaca kanat çırptı. Dış kapının kulbunu aşağıya doğru eğecek şekilde tam kulbun üstüne konmasıyla kapıyı aralamıştı. İkiside şok içinde kaldı. Sanki konuştuklarını dinlemişcesine, kuş kapıyı açmıştı.
İçeri girmekte çekimser olsalarda mesajcı kuştan aldıkları cevapla ilk adımlarını attılar. Dış görünüşünün aksine evin içi gözlerine daha geniş geldi. Kocaman bir holü, sağlı sollu ikişer odaya ait olan tahta kapıları sanki insan azmanları için yapılmış gibiydi. İllüzyon evlerine benziyordu.

Yürüdükçe eğimlenir gibi olan silüetleri tam karşılarında duran büyük boy aynasının karşısında yer yer bodur yer yer sırım gibi görünüyordu. İçerisi pencerelerinin çok olmasına rağmen sanki hiç cam yokmuş gibi ve gündüz olmasının aksine zift dökülmüşcesine kapkaranlıktı. Köşede duran eski şifonyerin üzerindeki gümüş şamdanların içinde bulunan erimeye yüz tutmuş mumların yalazları olmasa yürümekte güçlük çekebilirlerdi. Adım attıkları her an yerde çıkan gırç sesleri eve birazdan yıkılacak hissi veriyordu. Sanki evin içinde değilde uyduruk tahta bir köprüden geçiyorlarmışcasına sallanıyordu. Jack'de Emily'de birbirlerine belli etmeselerde bilinmezliğin endişesini yaşıyor, sıkı sıkı tuttukları ellerini bir an olsun bile ayırmıyorlardı.

Aynanın iyice yanına yanaştıktan sonra durdular. Çünkü biraz daha yürürlerse merdivenlere çıkmak zorunda kalacaklardı. Kimsenin hâlâ karşılamamış olması garipti. Jennifer'ın yoğun oluyor diyerek anlatmasının aksine ikisi dışında gelen giden kimse yoktu. Seste çıkmıyordu. Sanki bir müzeyi geziyorlar gibiydi. Evin içini izledikçe değişik detaylar ve figürler Emily'nin dikkatini çekiyordu. Duvarda duran kayın ağacından yapılma guguklu saat tüm haşmetiyle odayı süslemişti. En tepesinde koca boynuzlarıyla bir geyik yan durmuş hemen altınada yaprak motifleri işlenmişti. roma rakamlı saat kadranının hemen üstüne gelecek şekilde küçük bir aslan iliştirilmiş onunda hemen altına cumbalı balkon oymalanmıştı. İki yana konan sincap figürleri ve aşağıya doğru sarkıt havası verilen tavus kuşu tüyleri ile bu antika saat çalışır olmasına rağmen hep aynı noktayı gösteriyordu. Jack sessizce;

KRİSTAL PRİZMA AŞKIN TILSIMI Where stories live. Discover now