TAVŞAN KAPANI

144 50 13
                                    

Jennifer üzerini değiştirmiş yanlarına gelmişti. Fakat yine pek memnun olduğu söylenemezdi. Çünkü Jack'in verdiği hemen her şey büyük geldi.

Jack görür görmez kahkahayı bastı.

- Hey dostum, çok havalısın.-
- Gülme şapşal. Paçalarını kıvırmama rağmen hâlâ büyük duruyor.-

Emily teselli etmeye çalışarak;

- Tatlım boşver. Şu an nasıl göründüğünden daha önemli bir şey varsa o da sıcak tutması olur, inan bana.-
- Pis cüce yüzünden hep. Beni sadece düşündüren yürürken zorlaması olacak.-
- Ayakkabılarda büyük değil mi?-
- Ne sandın. Baş parmaklarımla ayakkabının burnu arasında gideceğimiz yol kadar mesafe var neredeyse.-

Jack yine bir çözüm önerisinde bulundu.

- Bence bu şekilde yürüyemezsin. Ayakkabının içine bir şeyler dolduralım. Yoksa adımlarını palyaço gibi açık atmak zorunda kalırsın.-
- Dalga mı geçiyorsun sersem?-
- Jennifer, Jack haklı. Dengen yürürken bozulabilir.-
- Şimdilik bu şekilde yürümeyi deneyeyim. Zorlanırsam dediğinizi yaparız.-

Jack'de Emily'de daha fazla ısrarcı olmadılar. Kamyonetten yanlarına alabilecekleri ve yolda lazım olabilecek ne varsa alarak yürümeye başladılar. Jack bir yandan telefonunun az kalan şarjıyla 911'i arıyordu. Uzunca çalmanın ardından telefonun ucundaki görevliye arabanın yerini sanki yoldan geçen biriymiş gibi tarif etti. Çünkü kendisine ait olduğunu belirtirse başında beklemesi gerektiğini ve bir ton soruya cevap vereceğini iyi biliyordu. Aslında bu onun içinde sonun başlangıcı demekti. Ekipler plakadan önce amcasına, sonra ailesine ulaşacak ve bu durumda Jack'in otomatikman kaybolduğu düşünülecekti. Emily için bu yaptığı çok büyük bir şey olmasına rağmen kendisi ve ailesi adına ise endişe verici bir durumdu. Ne yapıp edip bir an önce büyücüyle görüşüp muhakkak eve dönmesi ve ailesine durumu izah etmesi gerektiğinin farkındaydı. Emily'nin ailesi kadar olmasa da kendi ailesininde bütün bu olanların üstüne Jack'e bozulacakları ortadaydı.

Arabayla gidermiş gibi ana yolu takip ediyorlardı. Kestirme yol olmasına rağmen hem nasıl gidileceğini bilmiyorlar hem de hava karanlık ve soğuk olduğu için riske girmiyorlardı. Yürüdükleri yol ana yol olmasına rağmen oldukça dar ve eskiydi. Bunun sebebi ise dağlık bölge olması ve gittikleri istikametin tepeye doğru çıkmasından kaynaklanıyordu. İlk on dakika ortalama tempoda yürüselerde esen soğuk rüzgârla birlikte atıştıran sulu kar sürekli duraksamalarına neden oluyordu. Jack, Emily ve Jennifer'a oranla daha dirayetliydi. Bunda sporcu olması ve sık sık trekking yapmasının etkisi büyüktü. Jennifer ise üzerine neredeyse üç beden büyük gelen kalın eşofmanlarla daha şimdiden zorlanmaya başlamıştı. Yürüdükleri karanlık yolları karın topladığı bulutların beyazlığı ve Jack 'in elinde bir yanıp bir sönen bozuk el feneri aydınlatıyordu. Üçününde şarjı azaldığından telefonlarının ışıklarınıda biter korkusuyla açamıyorlardı. Jennifer soluk soluğa;

- Bence Kai haklıydı.-
- Neden bahsediyorsun Jen?-
- Dikkat edin diye boşuna uyarmadı bizi Jack. Gerçekten bir bildiği vardi ki öyle dedi. Şu halimize baksana lanet olsun.-

Emily'de Jennifer'a hak veriyordu.

- Ne yazık ki artık bende öyle düşünüyorum.
- Birde bana inanmıyordun Emily.-
- Yani evet. O şartlarda anlamsız geliyordu. Ama şimdi bakınca bilemiyorum.-
Jack araya girerek;
- Hey hey! yine saçma sapan konuşmasanız ha! Ne dersiniz?-
- Nedenmiş bay çok bilmiş? Olanları büyütmüyor olman çok garip. Hey Emily, yaşlı cadı bence Jack'i büyüledi ne dersin dostum.-
Emily bunun üzerine gülmeye başladı. Jack ise sinirle;
- Havada bolca oksijen var. İstersen biraz içine çek. Hani şu arada çektiğin otlar varya aynı onlar gibi derin derin çek. O lanet olası küçük beynine kan gitsin.-
- Sen beni dinleme tamam mı. Aşağılık serseri.-
Emily ikisinin arasındaki gerginliğin farkındaydı.
- Hadi ama saçmalamayın. Şu an kavga etmenin sırası değil.-
- Sevgilin o bok dolusu ağzını her yerde açmasın o zaman. Kadınla tanıştığımızdan beri hep bir şeyler oldu. Önce bagaj kapağı açılmadı. Sonra araba bozuldu. Şimdi de kar yağmaya başladı.-
- Yani ne yapalım Jen? Bunları söylemen neyi değiştirecek?-
- Bakın korkuyorum tamam mı.-
- Ben sana istersen 911'i bekleyebileceğini söylemiştim. Tercihini bizimle gelmekten yana kullanan sensin Ve ne yazık ki şu an uğursuz baykuşlar gibi ötüyorsun.-
- Sadece kendimi değil, siz arkadaşlarımı da düşünüyorum.-
- Wow! Çok güzel. O halde sus ve yürümeye devam et.-

KRİSTAL PRİZMA AŞKIN TILSIMI Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum