MASAL

513 31 25
                                    

"Ece bu ne?" diyerek yanına geldi Erdem. Elinde tuttuğu Ece'nin çorabını sallıyordu. Diğer elinde beline dayadığı çamaşır sepeti ile çok komik gözüküyordu. Ece gülmemek için kendini zor tuttu. Geçen hafta girdiği iddiayı kaybettiğinde bir hafta boyunca evin tüm işlerini yapmak zorunda kalmıştı Erdem.

"Ah bende onu arıyordum." dedi Ece. Erdem'in elinden çorabını alırken.

Erdem sırıtarak "Demek benimle dalga geçiyorsun." dediğinde Ece'ye doğru atıldı.

Ece "Çocuklar taarruz başladı, savunmaya geçin." diyerek kaçmaya başladı.

Ellerinde ki plastik kılıç ile salonun ortasına kurulmuş çadırdan çıktı Türkan ile Sarı. Babalarına doğru koşarak plastik kılıçları ile babalarına saldırmaya başladılar. Erdem koltuktan kaptığı minder ile kendine kalkan yaptı. "Demek askerlerini üzerime saldın kraliçem!" dediğinde Ece kıkırdadı.

Erdem çocuklarını aşarak Ece'yi kovalamaya başladığında Ece çocukların az önce çıktığı çadıra saklandı. Çocuklar da annelerini korumak için çadırın kapısının önüne siper oldular. Sarı, Türkan'a bakarak "Sen kraliçeyi savun ben düşman ile savaşacağım!" diyerek babasının üzerine atıldı.

Erdem dört yaşında ki oğlu ile yerde güreşirken kulağına "Beni serbest bırakırsan bugün istediğin kadar tablet oynayabilirsin." dedi.

Sarı hemen babasının üzerinden atlayarak odasına koştu. Türkan kendine doğru gelen babasını görünce "Kraliçem burada bir şeyler ters gidiyor!" diye bağırdı.

Ece çadırın kapısını aralayarak Erdem'e baktığında Erdem ona göz kırptı. Erdem altı yaşındaki kızına dönerek "Türkan, güzel kızım. Kapıdan çekilirsen bugün Umutlara gideceğiz." dedi.

Türkan "Üzgünüm anne, hazırlanmam gerek!" diyerek koşarak odasına hazırlanmaya gitti.

"Bu hiç adil değil!" diyerek isyan etti Ece.

Erdem çadırın kapısından içeri girerken gülümsedi. "Adil olmayan bir haftadır beni köle yapmanız kraliçem." diyerek Ece'nin üzerine doğru gittiğinde Ece yere uzandı.

Erdem Ece'nin dudaklarına yapışarak onu öpmeye başladı...

-

Sarı dört yaşında olmasına rağmen büyümüşte küçülmüş bir çocuktu. Duygu'nun bahçesinde, Emre ile Matilda'nın kendi yaşıtındaki oğulları Yusuf ile uzay ve gökyüzü hakkında muhabbet ediyorlardı.

Türkan ise babasının kız versiyonuydu. Etrafında ki olan her şeye gülümseyerek bakıyor, çevresinde ki herkesi neşelendirmeye çalışıyordu. Ama Erdem'i küplere bindiren bir özelliği vardı ki Umut'un peşinden ayrılamıyordu Türkan.

Ayşem ise kendisinden iki yaş küçük Türkan'ın biricik dostuydu. Ayşem, Türkan, Umut genelde hep birlikte takılıyorlardı.

Özgür iş seyahatindeydi. Matilda ise kafede. Eskiden hiç ayrılmayan dörtlü, arada ayrı kaldıkları yıllar olsa bile yine yan yanalardı.

"Zaman ne kadar hızlı akıp gidiyor." dedi Duygu.

"Evet yaşlanıyoruz." diye itiraf etti Emre.

Erdem Ece'nin elini tutarak dudağına getirdi. Ece'nin eline öpücük kondururken "Siz kendi adınıza konuşun, kraliçem ve ben hala çok genciz" dedi.

Duygu kahkaha atarak "Bu hangi büyü?" diye sordu Ece'ye.

Ece arkadaşına kaşlarını çatarak baktı. "Sanki Özgür çok farklı."

Duygu işine gelmediği için arkadaşının bu sözlerini duymamazlıktan gelmişti. 

"Benim kalkmam lazım, Matilda'ya yardıma gideceğim" dedi Emre.

Erdem kaş göz işaretleri ile 'beni burada yalnız bırakma' demeye çalışıyordu Emre'ye.

Ece Erdem'in hareketlerini fark ettiği için "Sen de Emre'ye eşlik etsene" diyerek gülümsedi.

Duygu ile baş başa kalmayı, uzun uzun dedikodu yapmayı özlemişti.

-

Uzun ve yorucu bir günün ardından eve döndüklerinde çocukları yıkadıktan sonra yataklarına yatırmışlardı. Erdem, hemen hemen her gece uyumadan önce çocuklarına masal anlatırdı. "Bu masalı başka hiç bir yerde dinleyemezsiniz" diyerek sırtını sandalyesinde dikleştirdi Erdem. Genelde her masala böyle başladığı için kıkırdadı çocukları.

Ece'de sevdiği adamın gözlerinin içine bakarak gülümsedi. Her gece ondan masallar dinlemeyi o da çok seviyordu.

Erdem Ece'ye göz kırparak anlatmaya başladı.

"Bir gün uzun mu uzun, sarışın mı sarışın bir çocuğun yeni okulundaki ilk günüymüş. Bu çocuk okul değiştirdiği için çok mutsuzmuş, ama o gün okulda güzeller güzeli bir kız ile karşılaşmış. İlk gördüğünde aşık olmuş kıza.

Çocuk çok yakışıklıymış aslında. Onu gören kızlar ondan hoşlanırmış. Ama o bütün gün bu kızın dikkatini çekmeye çalışmış ve başaramamış. Gün sonunda pes etmemiş, yanlışlıkla oldu süsü vererek kıza çarpmış. Kız onun yüzüne bir kez bakmış 'Dikkat etsene Sarık!' diye söylenerek yüzüne bir kere daha bakmadan yoluna devam etmiş.

Çocuk zamanla okulun en popüler erkeği olmuş ama yine de bu kızın ilgisini çekememiş. Okulun en güzel kızı olan bu kızın, kendi güzelliğinden haberi yokmuş. Kimse ona 'çok güzelsin' demeye bile cesaret edemezmiş. Herkese karşı soğuk duvarları varmış kızın, kimse yanına yakşamazmış. Bu yüzden 'Türkan' ismini takmışlar ona.

Çocuk da ümidini kesmiş, artık kızın peşinden koşmayacakmış.

Bir süre sonra çocuğun hayatında hiç bir şey yolunda gitmiyormuş, çok üzgün bir şekilde oturmuş okulun bahçesine. O gün melek gibi yetişmiş Türkan, çocuğun yanına gelmiş ona destek olmuş.

Aslında dışarıdan gözüktüğü gibi değilmiş Türkan. Soğuk duvarlarının ardında yumuşacık bir kalbi varmış. Çocuk o kalbi keşfettikçe daha da aşık olmuş Türkan'a. Ama zor yakaladığı arkadaşlığı kaybetmek istemiyormuş.

Yıllarca söyleyememiş Türkan'a onu sevdiğini ama bir gün bir söz almış ondan. Eğer kimseyle evlenmezse otuz yaşına girdiğinde onunla evlenecekmiş. Kız ona söz vermiş.

Otuz yaşına girmişler. Çocuk bu sözü hatırlatmış Türkan'a. Ama Türkan çok kızmış çocuğa. Çocuk üzülmüş onu sevmiyor diye. Ama bu sefer peşinden koşmuş kızın, hiç pes etmemecesine. Sonunda ikna etmiş kızı. Sadece sevdikleri ile birlikte özel bir törenle evlenmişler. İki çocukları olmuş. Birinin adını 'Sarı' diğerinin adını 'Türkan' koymuşlar. "

Masal bittiğinde Sarı çok bilmiş edasıyla itiraz etti. "Ama çocuğun ismi Sarık değil miydi? Neden Sarı benim adım?"

Ece oğluna gülümsedi. 

Erdem oğlunun sözü ile kaşlarını kaldırdı. Gülümseyerek "Sarık mı olmasını tercih ederdin?" dedi.

"Keşke benim ismim Sarı olsaydı!" dedi Türkan.

"Tamam yeter bu kadar masal, hadi artık uyuyun." dedi Erdem.

"İyi geceler tatlı rüyalar bebeklerim." diyerek sırayla çocuklarının alınlarına birer öpücük kondurdular.

"İyi geceler." dedi çocukları.

Çocukların odasından çıktıklarında Ece Erdem'e sarıldı. "Bu hikayeyi daha önce bana anlatmamıştın." dedi.

Erdem Ece'nin alnını öperken "Bu hikayeyi daha önce sana anlatsaydım arkana bakmadan benden kaçabilirdin." dedi.

Ece başını Erdem'in göğsüne yasladı. "İyi ki varsın Sarık!"

Erdem de kollarını Ece'ye sardı. "İyi ki varsın Türkan!"

Final

Biraz duygusallaştım final olunca.

Umarım beğenmişsinizdir.

Sevgiyle kalın ❤️

🎉 YAP BİR GÜZELLİK BE TÜRKAN! (TAMAMLANDI) hikayesini okumayı bitirdin 🎉
YAP BİR GÜZELLİK BE TÜRKAN! (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin