İTİRAF

368 20 2
                                    

Ece dağ evinin verandasından ormana doğru uzanan çimenlerin üzerinde yürümeye başlamıştı. Erdem'in onu az önce öptüğü yetmezmiş gibi bir de Emre ve Duygu'ya yakalanmışlardı. Erdem'in dudakları dudaklarına değdiği andan itibaren aklı karışmıştı Ece'nin. Temiz havada yürüyüşe ihtiyacı vardı.

Erdem evden çıktığında Ece'yi gördüğünde "Ece" diye seslendi. Ece durmadı. Erdem koşarak arada ki mesafeyi kapattı. Ece'nin yanına geldiğinde birlikte yürümeye devam ettiler. "Ece" dedi tekrar Erdem.

Ece kafasını çevirerek zaten onu izleyen Erdem'in gözlerine baktı. "Son zamanlarda sana neler oluyor Erdem?" diye sordu Ece.

"Ne demek istiyorsun?" dedi Erdem. Ece'den karşılık bulamama ihtimali aklına geldiği için gergindi.

"Önce Kilyos'ta ki hareketlerin, bugün de" diyerek sözünü tamamlayamadı Ece.

Erdem Ece'nin gözlerinde arıyordu umudu. Sevgisine karşılık alabilecek miydi bilmiyordu ama bildiği tek bir şey vardı. Bugün her şeyi açıklayacaktı Ece'ye. "Ece ben seni seviyorum" dedi Erdem.

"Bende seni seviyorum." dedi Ece. Sanki bu çok önemsiz bir şeymiş gibi söylemişti bunu, 'yani' der gibi bir havası vardı sözlerinin.

Erdem gözlerini kapattı. "Ece ben sana aşığım!"

Ece anlık duraksasada gülmeye başladığında Erdem gözlerini açarak Ece'nin yüzünü inceledi. Ona inanmamıştı. Ece Kilyos'ta olduğu gibi ama daha hafif bir şekilde itti Erdem'i göğsünden. "Aşıksın madem ne diye niye evet dedin diye bağırıyorsun?" dedi gülerek.

Ece'ye göre Erdem oyuna devam ediyordu, Ece de ona ayak uyduruyordu.

Erdem kaşlarını çatarak "Beni gerçekten istiyor musun, görmek istedim." dedi.

Ece de duyduklarıyla kaşlarını çatarak ellerini beline yerleştirdi. "Ne sonuç çıkarttın peki?"

Erdem Ece'nin bu haline gülümsedi. "Bana değer veriyorsun."

Ece gözlerini devirdi. "Günaydın" diyerek Erdem'in saçlarını karıştırdı Ece. Erdem bu harekete karşılık tek kolunu Ece'nin beline attı. Tekrar yürümeye devam etmeye başladılar.

"Ece, ben seni korkutmak istemiyorum. Sana olan hislerimi açıklayabilmem için senden biraz zaman istiyorum." dedi Erdem. Ece rahatsızca kıpırdandığında hızlıca ekledi. ''Dur lütfen, bir şey söyleme. Ama bu hislerimde samimi olduğuna ve yeni olmadığına inanmanı istiyorum. Beni anlayabiliyor musun?'' 

Ece'nin aklı karışıktı. Evet Erdem'e değer veriyordu, Erdem'i seviyordu, belki evlendiklerini bile hayal edebiliyordu ama o hayalde sıcak evlerinde, ellerinde Türk kahvelerini yudumlayan iki yaşlı Erdem ve Ece vardı. Ona aşık bir Erdem hayal edemiyordu nedense. Kafasını çevirerek kolunu beline atmış Erdem'i inceledi. Gerçekten ciddi gibiydi.

"Tamam." dedi. ''Seni şu an anlayamıyorum ama anlamaya çalışacağım.'' 

Erdem mutluydu. Umduğu gibi yumruğu suratına yememişti. 'Tamam' yanıtı bile umut vermişti ona. Ece düşünecekti bu bile ona yeterdi. Hem zaten ileride planlayacakları bir düğünleri bile vardı, daha ne istesindi.

"Düğünü ne zaman yapalım?" diye gülümseyerek Ece'ye döndü Erdem. Az önceki ciddi havayı anında dağıtmıştı.

Ece Erdem'in ışık hızı ile işi şakaya vurmasına şaşırmamıştı. Bir yandan gülerken bir yandan da gözlerini kocaman açmış, Erdem'in şu haline şaşkınlıkla bakıyordu.

"Sen yine zevzekleşmeye başladın!" diyerek Erdem'in yanından uzaklaşmaya başladı. Erdem küçük bir çocuk gibi dudağını büzdü. O sırada camda onları izleyen Emre ve Duygu'yu gördü Ece. "Hadi içeri geçelim artık, diğerleri neden gelmedi? Bunlar ne iş karıştırıyor?" diyerek çenesi ile dağ evinin camını işaret etti.

YAP BİR GÜZELLİK BE TÜRKAN! (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now