BİRAZ KARMAŞA

374 19 11
                                    

"Erdem yarın maçın yok mu senin?" dedi Ece.

Omzunu silkeleyerek cevapladı onu Erdem. Bir süre uzun uzun bakıştılar. Ece Erdem'in yarın oynanacak olan süper lig finaline heyecanlanmamasına şaşırıyordu. Anne ve babasıyla da yakın zamanda bir sorun yaşamamıştı bildiği kadarıyla. Zaten üniversite dönemlerinde olduğu gibi onu sürekli bir şeyler yapmaya zorlayan bir babası yoktu artık. Annesi de babası da kendi kabuklarına çekilmişlerdi. Erdem aramadıkça aramıyor, sormuyorlardı. Erdem de annesinden bulamadığı yakınlığa artık üzülmüyordu eskisi gibi.

"Sorun ne Erdem?" diye sordu Ece.

Erdem bir süre daha Ece'nin gözlerinin içine bakmaya devam etti. Ece ciddi bir şey olduğunu düşünürken "Evlilik hayalleri kurmaktan maçı unutmuşum bile." diyerek sırıtmaya başladı.

Ece az önce üzerindeki pizza dilimini ağzına attığı çatalı Erdem'e uzattı. "İki dakika ciddi ol be adam!" diyerek gülümsemeye başladı.

"Dün ki gibi heyecanlanmıyorum artık maçlara," kaşlarını havaya kaldırarak konuşmuştu Erdem "Beni heyecanlandıran başka şeyler var.'' diye devam ettirdi lafını.

Erdem gülmeye devam ederken, Ece kaşlarını çatmıştı. "Bazen seni anlamakta zorlanıyorum." dedi sert olduğunu düşündüğü bir tonda.

Erdem Ece'nin bu hareketine kızdığını bile bile uzanıp yanağından makas aldı. Ece Erdem'e dik dik bakarken "Ben sıkıldım buradan kalkalım mı?" diye sordu Erdem.

Ece çatık kaşları ile kendi kendine söyleniyordu. 'Sanki bey efendiyi eğlendirmeye gelmiştik buraya' diye düşündü.

-

Restoranın önüne geldiklerinde ikisi de kendi arabalarıyla geldikleri için vedalaşmaları gerekiyordu. "Türkan" diyerek arabasına doğru yürümeye başlayacakken durdu Ece'yi.

Ece Erdem'e dönerek bir şey söylemeden bekledi. "Birlikte bir şeyler yapalım mı? İçim sıkıldı." diye itirafta bulundu Erdem.

Ece yine bir şey demeden Erdem'in arabasının sağ ön kapısına doğru yürümeye başladı. Erdem de kazandığı küçük zaferle gülümseyerek şoför koltuğuna doğru adeta uçtu. 

Arabayı çalıştırdığında "Nereye gidiyoruz?" diye sordu Ece. Henüz hava aydınlıktı.

"Bende bilmiyorum" diyerek sürmeye devam etti Erdem.

Radyodaki şarkıların eşlik ettiği sessizlikte Kilyos sahiline vardılar.

Arabadan inip sahile doğru yürürken de sessizdiler. Erdem kafasına göre bir yöne gidiyor, Ece de peşinden onu takip ediyordu. Restoranda gösterdiği şatafatlı neşesi uçup gitmişti sanki Erdem'in. Ece, bugün gerçekten onu anlamakta zorlandığını düşündü. Kafasının içindekileri dile dökse, belki ona yardımı dokunabilirdi. Dalgaların bittiği noktaya kadar geldiklerinde durdu Erdem. Ece Erdem'i takip ettiği için sırtını görerek tamamlamıştı yolu. Erdem durduğunda Ece de yanına giderek bekledi. Erdem dalgaları izliyordu sessizce. Ece, ona ayak uydurarak bir süre bu sessizliği bozmadan öylece bekledi. Bir gariplik seziyordu Ece. Her şeyi şakaya vurmasının altında bir neden arıyordu Erdem'in. 

Erdem çene kasları gerilmiş bir şekilde ufka doğru bakıyordu. Birden avazı çıktığı kadar bağırdı ufka doğru. "Neden evet dedin Ece?"

Bu sahne, ikiliye tanıştıkları gün gittikleri sahil kıyısını hatırlatmıştı. O zamanda deniz kıyısında, içindekileri dökmüşlerdi engin denize doğru seslenerek. Yalnız bugün bir başkaydı. Ece, tekrar ve tekrar Erdem'de bir gariplik olduğunu düşündü. Erdem'in az önce söylediği şeyi doğru duyup duymadığından emin olamadı. Erdem'in gergin olmasının, dengesiz hal ve hareketlerinin sebebi kendisi olamazdı. Olmamalıydı.

YAP BİR GÜZELLİK BE TÜRKAN! (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now