-9.BÖLÜM-

389 36 14
                                    

Keyifli okumalar...

&

Yutkunarak bakışlarımı çekeceğim esnada elleriyle çenemi kavradı. "Kendine bunu yapamazsın." diye fısıldadı. Ne yapıyordum ki kendime? Pardon, ne yapmamıştım ki kendime? Bugüne kadar neyi doğru yapmıştım?

"Ne yapıyorum kendime?" dedim aynı şekilde fısıldayarak. Sanki mümkünmüş gibi daha fazla yakınlaştırdı yüzümüzü. "Beni sevme, bu kendine yapacağın büyük bir haksızlık olur."

"Seni sevmeme izin verme." Geç mi kalmıştım?
Benim için zamanın bir önemi yoktu, tıpkı Asu'nun dediği gibi. Önemli olan zaman değil, zamanın içerisinde yaşadıklarındı.

Ellerimi kaldırarak çenemi tutan eline götürdüm. Âdem elmasının haraket ettiğini görünce gülümsedim. "Üzgünüm..."

"Beni sevmene izin vermeyeceğim." Yüzümüzü uzaklaştırdı ve önüne döndü.

Şu an üzülmem için çok erkendi, ona aşık değildim. Aşk bu kadar basit bir duygu değildi ki, insanlar bu duyguyu basitleştirmişti. Aşk zordu, hem tatlıydı hem acı.

Levent'ten sadece hoşlanmıştım ve bu duygunun daha fazla büyümesine izin verirsem, üzülen taraf ben olacaktım. Kendimi seviyordum, gururumu seviyordum. Beni istemeyen bir insanın önüne gururumu seremezdim.

Ona aşık olmayacaktım çünkü olursam, kendi gururuma yenik düşerdim. Aşkta gurur olmazdı, tek taraflı aşkta gurur olurdu. Yolun başındayken önlemleri almak, bir yarınımın olduğunu kanıtlıyordu.

Bu tünel de hiç korkunç değildi. Elimde hafif bir kıpırtı hissettiğimde gözlerimi elime çevirdim.

Örümcek elimde kıpırdanırken gözlerimi kapattım. Küçüklüğümden beri böceklerden korkardım. Gözlerimi açtığımda, Levent örümceği eline almış izliyordu.

Ondan uzaklaşarak tünelden bir an önce çıkmayı diledim.

Tren durduğunda onu beklemeden kemerimi çıkardım ve hızlı adımlarla uzaklaştım.

Nereye gittiğimi bile bilmeden uzaklaştım.
Çünkü yapmam gerekeni biliyordum,
Ondan uzakta,
Nerede olursa.

Ne arkamdan geldi ne de arkamdan gelmesini istedim.

Belki de farkındaydı beni kırdığını? Asıl soru şuydu; ben neden kırılıyordum? Ben kırılmazdım. Birine aşık olamazdım, değildim de. O halde, neden kırılıyordu insan? Sevdiği için mi? Peki, neden seviyordu insan? Bu duygu beni hayatımın sonuna kadar çıkmaza mı çekecekti böyle?

Bir bedene çarparak geriye doğru sendeledim. Önümdeki sarışın adamı gördüğümde hiçbir şey demeden yoluma devam ettim. "Önüne bak."

Yere takılıp düştüğümde sarışın adam bana elini uzattı. Eline bir süre baktım, sonra ise kendim kalktım. Ben hiçbir zaman kalkmak için birinden destek almamıştım. Düştüğün gibi kalmasını da bileceksin demişti annem. Ve anneler, hep haklıydı. Asla yanıltmazdı, en acı olan şey de buydu. Bazen yanıltsın istiyordu insan, gerçeklerin bu kadar can yakıcı olmasını kaldıramadığı için.

"İyi misin sen?" Kafamı hafifçe kaldırarak adamın yeşil gözlerine baktım. "Her zaman."

Elindeki suyu bana uzattı. "Gerek yok, iyiyim." Ağzının içinden bir şeyler mırıldanarak uzaklaştı.

İyi miydim? Evet, hiç olmadığım kadar iyiydim. Çünkü üzülmemi gerektirecek bir durum yoktu ortada. Ben kolay kolay üzülmezdim, yıkılmazdım.

Sadece, merak ediyordum. Neden sevilmeyi istemiyordu? Sevmekten mi korkuyordu? Sevmeye cesaret edemiyor muydu? Neydi onu bu denli çıkmaza sokan?

Omzumda hissettiğim elle arkama döndüm. "Vera." Altan oldukça sakin bir şekilde beni süzdü yavaşça. "Levent'le bir yere gitmiştiniz ama senin nerede olduğunu bilmediğini söyledi, neredeydin?"

BİR TEK SENWhere stories live. Discover now