18

5.1K 261 2
                                    

Semih'i eve çıkarttığımızda annem bir dakika olsun yalnız bırakmamıştı onu. Sürekli ahlayıp vahlayıp Semih'in ağzına yemek tıkmıştı zayıfladığını söyleyerek. Bu durum sanırım en fazla benim işime gelmişti. Bütün gözleri düğün öncesi üstümde hissetmek germişti beni. Emre ise sürekli homurdanıyordu. Ankara'daki kendi evlerinde kalıyordu, Semih'in bizde kalıp da onun başka yerde kalması haksızlıkmış. Bu hâliyle bol bol dalga geçiyordu Semih. Ercan, Uğur ve Mert de Emre'nin evinde kalıyordu. Görev dönüşü hepsi izinliydi. Abim yarın akşam gelecek, pazar akşamı geri dönecekti iznini Turan'ın doğumunda kullandığı için izni bitmişti.

"Kaynananlar geldi." Mine'nin muzipçe seslenmesiyle odamdan çıktım.

Dün bizimkiler buradaki karargâhta sınava girmişti. Hepsi iyi geçtiğini söylüyordu, sonuçlar haftaya açıklanacaktı. Yarın akşam kına gecem vardı, kendi aramızda küçük bir şey olacaktı zaten. Mine de yardım için gelmişti ve bugün çok yardımcı olmuştu bana. Emre'nin annesi ve babası iki gün önce gelmişlerdi ama onların da kendilerine göre hazırlıkları ve şehir dışından gelen misafirleri olduğu için ancak bugün bize gelmek için fırsat bulmuşlardı.

"Hoş geldiniz Zeynep anne." Tebessüm ederek elini öptüğümde bana sıkıca sarıldı. En son nişanda karşılaşmıştık ama son zamanlarda sık sık telefonda konuşuyorduk.

"Hoş buldum kızım. Nasılsın?" diye sordu elimi tutup gülümseyerek.

"Çok iyiyim, siz nasılsınız?" Arkasından içeriye giren Orhan babaya da tebessüm ettim.

"Bugünleri de gördüm ya benden iyisi yok," dedi Zeynep anne.

Bizimkilerle içeriye geçerlerden kolumdan tutulduğum gibi odaya çekildim. Kapı hızla kapanırken sırtım kapıya yaslanmıştı bile. Emre başını boynuma gömerken derin bir nefes aldı. Dudaklarını tenime bastırdığında içimi çektim.

"Çok özledim," diye fısıldadı nefesini usulca verirken.

"Ben de özledim ama içeride herkes varken çok tehlikeli bu yaptığın." Kaşlarım hafifçe çatıldı ama yüzümdeki gülümseme tam tersini ispat eder gibiydi.

"Karımı özlemek de mi yasak?" Yüksek çıkan sesiyle hemen elimle ağzını kapattım.

"Delirdin mi?" Düğün öncesi duyulmasını istemiyordum bu durumun.

"Delirdim. Sensiz uyumak ne kadar zor senin haberin var mı?" Elini saçlarımın arasında gezdirip zümrüt yeşili gözlerini hasretle gözlerime değdirdi.

Emre'nin yanından birkaç adım atıp uzaklaştım ve masamın çekmecesini açtım. İçinden çıkarttığım siyah kadife kutuyu elime alıp ona doğru döndüm. İki adım atıp tekrar karşısına geçtiğimde ne yaptığımı merak ediyordu. Kutuyu ona uzattığımda aldı.

"Senin için düğün hediyesi," dedim yüzümden eksilmeyen gülümsememle.

"Genelde düğünde verilir hediyeler ama," dedi kutuyu açarken.

Benim hediyem düğün öncesi verilmesi gereken bir hediyeydi. Emre'ye kol düğmeleri almıştım ama normal bir kol düğmesi değildi. Aklımda uzun süredir ona bir hediye alma fikri vardı zaten, sadece ne alacağıma karar verememiştim. Düğün alışverişi için gezerken vitrinde gözüme çarpan kol düğmelerini görür görmez içeriye girmiştim. Gümüş rengi kurt figürünün gözleri zümrüt yeşiliydi. İnce bir iğnesi vardı, arkasından tutturmak için de gümüş rengi tıpa. Çok beğenmiş bütçemi biraz zorlasam da Emre için almıştım.

"Teşekkür ederim Gamzelim çok hoşuma gitti. Hatta en sevdiğim düğün hediyem bu kol düğmeleri oldu." Gerçekten beğendiğini görünce içim rahatladı. Yanağına bir öpücük kondurdum.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now