10

1.9K 146 3
                                    

"Ne yapacağız şimdi?" Kalbim hızla atmaya başlarken panikle Emre'nin kolunu tuttum.

Ellerim istemsizce titremeye başlamıştı. Emre elimi tutup beni kendine çevirdi. Yüzünde sakinlik vardı ve bu bana iyi gelmişti. Bu gibi durumlarsa asker olduğu için soğuk kanlı olması çok iyiydi. Çünkü biraz sonra panik atak geçirebilirdim. Böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyordum ama duymadığım bir şey değildi. Haberlerde verilen olayların şu an birebirini yaşıyordum.

"İlk önce sakin olacağız. Derin derin nefesler al ve önce sakinleş Gamze." Elimi tutup güvence vererek sakince konuştuğunda başımı salladım.

Ellerimi bırakıp cebinden telefonunu çıkarttı ve birini aradı. Kulağına koyduğu telefonla bir yandan da arabanın farlarını kapatıp çalıştırmadan boşa alarak yol kenarına çekti. Bulunduğumuz yer dağlık olduğu için arabanın engebeli arazide aşağı doğru inmesi zor olmamıştı. El frenini çekip arabayı durdurduğunda sinirle konuştu.

"Kahretsin, duymuyorlar!" Telefonu kapattı ve tekrar başka birini aradı. Uzun süre çalan telefona yine cevap yoktu. Sonra başka birini daha aradı ve telefon bu sefer kısa sürede açıldı.

"Gediz, herkese haber ver, saldırı var! Acele edin, kadınlar ve çocukları sığınağa indirin. Ben geri dönemeyeceğim, çoktan sarıldı etrafımız. Cahit Komutan'ıma ilet, Gamze de yanımda," dedi bana bir bakış atarak. Karşıdan gelen sesle kaşları çatılırken ifadesi sertleşti.

"Sana ne diyorsam onu yap, hemen!" diyerek telefonu kapattı sinirle, az önce bana sakin ol diyen adam.

Yüz kasları gerilirken, Gediz'in dedikleri yüzünden sinirlendiğine emindim. Gediz'le konuşana kadar sesini yükseltmek bir yana kaşları bile çatılmamıştı. Benim ismim geçtiğine göre Emre'yi sinirlendirecek ne söylediğini merak ediyordum. Umarım saçma sapan konuşmamıştır. Düşüncelerim orada olan ve eğlenceye devam eden insanlara kaydı.

"Onlar iyi olacak, değil mi?" Emre'ye baktım endişeyle.

"Merak etme, onlar tecrübeli askerler, asıl bizim için burada olmak zor ama sen buna da endişe etme, ben de tecrübeli bir askerim," dedi Emre kendinden emin bir şekilde. Başımı sallayıp onayladım onu. Hepsi ailesini korurdu, buna emindim. Emre'ye güveniyordum.

"Peki şimdi ne yapacağız?" Karanlık olduğu için hiçbir yer net olarak görünmüyordu.

"İlk önce arabadan ayrılmamız lazım, bizi bulmaları uzun sürmez. Gideceğimiz tek yer şu an için yakınlardaki nöbet kulübesi. Gece görüş dürbünü ve elimde fazladan tabanca olmadığı için fazla dayanamayız. Tek olsam neyse de seni riske atamam, kaç kişiler onu bile bilmiyoruz," dedi gözleri üzerimdeyken.

"Tamam, ne yapmam gerekiyor?" dedim artık daha sakindim. Emre'ye yardımcı olmak istiyordum.

"Elimi sakın bırakma," dedi Emre, sonra da arabayı yavaşça açıp dışarı çıktı ve benim olduğum tarafa döndü.

Yavaşça açtığı kapıdan elini bana uzattı. Sımsıkı tuttum sıcacık elini, gecenin karanlığı bizi sararken. Kapıyı çok ses çıkacağı için kapatmayıp aralık bıraktı. Hava gecenin etkisiyle buz gibiydi ve ben maalesef ki elbise giyiyordum! Titrememek için kendimi kastım, Emre'nin elini sıkarken yavaş ve sessiz adımlarla ilerledik.

Yol yerine ağaçlık olan alanları tercih edip kendimizi olabildiğince saklayarak gidiyorduk. Ayağım dala takılınca az daha düşüyordum ama Emre'nin sıkıca tutan eli ben düşmeden çekti beni. Kalbim haddinden fazla hızlı atarken arkamızdaki çalılıklardan hışırtı sesi geldi. Yere düşen kırık dallara basılmasıyla daha çok dikkat çekti. Gözlerim korkuyla büyürken Emre elini ağzına götürüp sessiz ol işareti yaptı. Başımı yavaşça sallayıp onayladım onu.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now