Benim bu hâlime gülerken dudakları dudaklarımla buluştu. İyi ki yukarı çıkmadan çayın altını kapatmıştım.

Emre duştan çıktıktan sonra mutfağa gelmişti. Üstüne askerî kamuflajlarını giymiş onu ilk gördüğüm andaki gibi kalbimi yine heyecanla doldurmuştu. Yaptığımız kahvaltıdan sonra küçük bir sepete hazırladığım börekleri de götürmesi için bavulunun yanına koydum. Bugün itibariyle dersler de bitmişti, sınava az bir süre kaldığı için sadece testleri çözmeleri gerekiyordu. Odaya çıkıp hızlıca üstümü değiştirdim. Normalde askeriyeye gitmeyip evde vedalaşacaktık ama içimde bir sıkıntı vardı, oysa sabah çok güzel uyanmıştım.

Emre'yle birlikte arabaya binmiştik. Geri dönüşte arabayı ben alacaktım. Askeriyeye geldiğimizde Emre bavulunu aldı, ben de küçük sepeti. Yan yana yürürken aramızdaki sessizlik büyüdü. Ekibin de içeride olduğu kantine girdiğimizde çay içerken bulduk onları. Bizi görünce ayağa kalktılar, gitmek için Emre'yi bekliyorlardı. Böreği verdiğimde en çok Semih sevindi.

"Gamzelim ben bir albayın yanına gidiyorum gelirim şimdi." Emre'nin sözlerine başımı sallayıp onayladım.

Emre benden sonra Semih'e baktı. Beni yalnız bırakmamasını istediğini anladım. Bu görev sırasında aklının bende kalmasını istemiyordum orada neyle karışılacağını bile bilmiyordum.

"Semih senden bir şey isteyebilir miyim?" Ona doğru baktığında benim tedirgin hâlimle kaşlarını çattı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu temkinli bir şekilde yaklaşarak.

"Semih içimde kötü bir his var," dedim sesime de yansımıştı sıkıntım.

"Sorun ne?" diye sordu.

"Gidiyorsunuz ya nedense içimde tuhaf bir his var. Emre'ye dikkat et olur mu? Bunu başkasından isteyemem Semih. Sen benim için her zaman abi, Emre için kardeş gibi oldun." Birkaç saattir sanki kötü bir şey olacağını hissetmiş gibi nefesim kesiliyordu. Semih'e güveniyordum, beni anlardı.

"Söz veriyorum Gamze, Emre'ye dikkat edeceğim," dedi içtenlikle.

Emre geldiğinde ekip dışarı çıkarken karşılıklı durduk. Burada birbirimizle kısa süre için vedalaşmamız gerekiyordu. Uzanıp ellerimi tuttu.

"Kendine çok dikkat et, haplarını unutma ve doktorunla iletişimde ol herhangi bir sorun olursa. Fırsat buldukça sana haber vermeye çalışacağım. Dün yurt dışındaki doktor mail atmış biraz önce gördüm." Yüzünde tebessüm oluşurken kalbim son cümleyle hızla çarpmaya başladı.

"Sonuç?" diye fısıldadım zorlukla.

"Düğünden sonra tedaviye başlıyorsun sadece iki ay Gamzelim, iki ay sonra her şey bitecek. Panzehir şu an deneme aşamasındaymış." Emre'nin boynuna atlayıp sıkıca sarıldım. Gözyaşlarım akarken şükrettim. Bitmişti, sonunda kurtulacaktım.

"Seni seviyorum, seni çok seviyorum," dedim bana sıkıca sarıldığında ayaklarımı yerden kesti.

"Ben de seni çok seviyorum, bitti Gamzelim, her şey çok güzel olacak. Sana hiçbir zaman kesin konuşmadım ama bu sefer bittiğini ben söylüyorum." Dudaklarının saçlarımda, şakağımda hissederken sıcak damlalar gözlerimden süzüldü. Kendimi serbest bırakıp mutluluktan ağladım ve benim ağlamama ilk defa izin verdi. Çünkü biliyordu, buna ihtiyacım vardı.

Emre gitmeden bana sunduğu hediyeyle dünyaları vermişti. Ağlamam durunca sakince birkaç kelime etmiştik. Sonrasında gitmesi gerektiği için sıkıca sarılmıştık. Gittiğinde bir süre olduğum yerde durup aldığım haberi sindirmeye çalıştım. Heyecandan ellerim titriyordu, cebimden telefonumu çıkartıp tarihlere baktım düğünden bir buçuk ay sonrasına denk geliyordu. İçim içime sığmazken askeriyeden ayrılıp otoparktan Emre'nin arabasını aldım. Lojmanlara doğru yola çıktım.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now