"Gamze seni kuzenimle tanıştırayım," dediğinde ayağa kalkıp yanlarına doğru ilerledim. Emre'nin yanında durup, bana elini uzatan adama elimi uzatarak kısaca tokalaştım.

"Gamze, memnun oldum," dedim.

"Vural ben de, memnun oldum Gamze," dedi samimi bir şekilde.

Birlikte salondaki sedirlere geçtik. Emre ve ben yan yana, Vural ise yan tarafımızda kalan sedire oturmuştu. Ortamda kısa bir sessizlik oluştu. Kurt'a baktığımda derin bir nefes aldı. Sanki bir şeylere karar veriyormuş gibiydi. En sonunda Vural'a bakıp başını kısa bir şekilde salladığında Vural konuşmaya başladı.

"Attığın adresteki cesedi aldık. Sorun yok, hızlıca deliller imha edildi. Uyuşturucu laboratuvarıymış gerçekten de orası, polis bizim arkamızdan girip mahalleye baskın yaptı. Senin vurduğun adam da arada kaynadı ama daha dikkatli ol bir dahaki sefere Kurt. Burası dağ değil, attığın kurşunun hesabını sorarlar."

Vural ellerini önünde birleştirmiş, direkt Kurt'a bakarak konuşuyordu. Dikkatimi çeken iki konu vardı. Birincisi içeriye girdiğinden itibaren hiç Emre dememesiydi. Emre'nin annesi tek çocuktu çünkü ev Emre'nin ailesine kalmıştı bu yüzden baba tarafından kuzen olduklarını düşünüyordum. Soyadları aynı olma şansı amca çocuğu iseler yüksekti. Diğer dikkatimi çeken şey ise bizim çıktığımız yere polis neden baskın yaptı? Emre istihbarat ile anlaşmıştı ve sessizce ilerleyecek diye düşünüyordum. Kurt'un cevabı için sessiz kaldım.

"Anlaşma, anlaşmadır. Bana ölü ya da diri teslim edilmesi gerekiyor diye bir seçenek sunulmadı. Ben de ölü teslim etmeyi tercih ediyorum," derken Kurt gayet rahattı.

Vural başını iki yana sallayıp, geriye yaslandı. Kurt'a söz geçiremeyeceğini o da fark etmiş gibiydi. Kurt'un telefonu çalarken bana baktı izin ister gibi. Başımı salladığımda, gözünü kapatıp açtı ve ayağa kalktı. Bahçeye çıkarken arkasından baktım. Kapıyı kapattığı anda misafirimize döndüm. Kurt dönmeden sormak istediklerim vardı.

"Neden ona ismiyle hiç seslenmedin?" diye direkt konuya girdim.

"Bunu benim kadar sen de biliyorsun bence Gamze. Şu an Emre değil karşımdaki adam. Bir kurt gibi avına odaklanmış, pençelerinin arasına alıp, parçalamaya hazır. Avının kokusunu aldı, şimdi saldırma sırasında," diyerek düşüncesini net bir şekilde belirtti. Derin bir nefes aldım, bunu fark eden tek kişi ben değilmişim demek.

"Ona bir zarar gelmeyecek değil mi bu işin sonunda? Yardımcı olacaksın Kurt'a?" Ne olursa olsun her zaman önceliğim belliydi. Kurt iyi olmalıydı.

"Emre'nin babasıyla tanıştın mı?"

Soruma, soruyla karşılık veren adama kaşlarımı çattım. Konunun neden buraya geldiğini anlamadım ama merak ettiğim için cevap verdim.

"Evet, Orhan amca çok tatlı birisi," dedim mavi gözlü, sıcakkanlı, gülümseyen adamı hatırlayınca.

"Tatlı mı?" diyerek kahkaha attı Vural.

Tepkisiyle şaşırırken, nerede yanlış bir şey söylediğimi düşündüm. Tanıştığımızda bana oldukça iyi davranmıştı, kötü bir durumda karşılaşmış olsak bile. Üstelik oğlunun evinde, Emre'nin kıyafetleri üstümde sabahın yedisinde karşılaşmıştık. Durumun saçmalığına rağmen tek bir imada bulunmamış, gayet içten bir şekilde konuşmuştu.

"Gülünecek ne var bunda?" dedim en sonunda ters bir şekilde.

"Amcam Orhan Kurt bir Borda Bereli efsanesidir. Ona birçok sıfat takabilirim ama tatlı kesinlikle içlerinden birisi değil. Düşün bakalım böyle bir adamın oğlu nasıl olur? Emre'yi bizzat eğiten amcamdı. Emre'nin hiçbirimizin yardımına ihtiyacı yok."

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora