"Sana uzun zaman önce söylemeliydim ama bir türlü fırsat bulamadım. Ankara'ya geldiğimizde sen buradayken nerede kaldığımızı hiç sormadın bana," dedi Emre yandan bir bakış atıp, önüne döndü.

"Otelde kalıyorsunuz sanıyordum." Konunun nereye gideceğini merak etmiştim açıkçası.

"Burada bir evimiz var. Dedem ve anneannemin aslında ama onlar vefat ettiği için ev anneme kaldı. Şimdi de oraya gidiyoruz senin için de sorun yoksa Gamzelim."

Ankara'da evleri olmasına mı, Emre'nin bunu bana söylememesine mi, yoksa şu an oraya gidiyor oluşumuza mı şaşırayım bilmiyordum. Eve gitseydim Emre ile ayrı kalmak zorunda kalacaktık. Meraklı komşularımız Emre eve adım attığı anda anneme haber verirlerdi. Eve gitmesem bizimkilere ne diyecektim? Bir arkadaşımda kaldığımı yalnız kalmak istemediğimi söyleyebilirdim. Emre sessizliğimi yanlış anlamadan konuştum.

"Evin olmasına sevindim, gidebiliriz benim için sorun yok," dedim omuz silkip.

"Yolda bir markette durup bir şeyler alalım ev bomboş." Mahcup çıkan sesiyle gülümsedim.

"Şimdiden yemek işlerini bana yıkmaya çalışmıyorsundur umarım Kurt," dedim alaycı bir şekilde.

"Desene benim makarnalara kaldık." İç çekmesiyle kıkırdadım.

"Ben seninle her şeye razıyım. "

Artık tamamen merkezden uzaklaşmıştık. Dışarıya baktığımda boş tarlaların yeşermeye başladığını gördüm. Bahar kendini belli ederken tomurcuklanmış ağaçlarla düşündüm. Bizim de baharımız gelecek miydi? Yanımdaki adamla her mevsim kışı yaşamaya da vardım ama bizim için de gelsin istiyordum o güzel mevsim. Bir başka severdim belki o zaman. Şimdi bile aşkı kalbimden taşarken bahar bize geldiğinde nasıl olurdu diye düşündüm.

Kalbim derin bir sızıyla kaplandı. Gözlerim dolarken, başımı tamamen yan tarafa çevirdim Emre'nin görmemesi için. Üzülmesini istemiyordum, ben zaten ateşlerde yanıyorken, bu acıyı her hatırladığımda bile dayanamıyorken ona bunu yapamazdım. Araç yavaşlayınca yerimden doğruldum, geldik diye düşünerek. Boş yolda sağda durdurdu arabayı Emre. Yavaşça ona doğru döndüm.

"Gözlerini benden kaçırdın. Ne zaman o aklın benden uzaklaşsa gözlerini benden kaçırıyorsun Gamze. Bana bak gerekirse gözlerini bir saniye bile benden ayırma ama aklını benden uzaklaştırma." Emre'nin soğuk ve sert çıkan sesiyle akmak için direnen gözyaşlarımı yok sayarak gülümsedim.

"Aklımdan bir saniyeyi bırak salise bile çıkmıyorsun Kurt. Ben her şeye rağmen senden vazgeçemiyorum."

Buruk çıkan sesimle Kurt'un gözleri kısıldı. Bana doğru yaklaşıp, dudağımın kenarına bir öpücük bırakıp bir nefeslik mesafeye çekildi. "Vazgeç istersen, sen bilirsin. Bu saatten sonra sen bile kendini alamazsın benden. Bırakmam." Kesin sözleriyle birlikte yine kalbim olması gerekenden yüzlerce, binlerce kez fazla attı. Karnımda minik kelebekler uçuştu.

Emre gözlerime bakıp geri çekildi. Yüzümdeki gülümseme büyürken, arabayı tekrar çalıştırmasını izledim. Araba tekrar yola çıkarken derin bir nefes alıp, onu izlemeye devam ettim. Gözünü benden ayırma diyorsa tabii ki ayırmayacaktım. "Tabii canım, tabii kesin öyledir," diyen oynak Gamze yine sahalardaydı. Hoş geldin nerelerdeydin? "Sen beni sorar mıydın hiç? En son küfredip kovdun ya beni hani?" Olur canım öyle şeyler arada, önemli olan aradaki bağı koparmamak. Sen de benim tapulu kişiliğim olduğuna göre sonuçta her şeyde beraberiz.

"Gamzelim burası nasıl?" diyen Emre ile etrafıma baktım. Büyük bir süpermarketin önünde durmuştuk. "Gayet iyi," diye onayladım. Emre arabayı park edince beraber indik. Alışveriş arabası alıp içeriye girdik. Bayağı büyük olduğu için reyonlara göre gitmeye karar verdim. Meyve sebze reyonundan başladım en önce. Emre fazla yemek seçmediği için salata malzemesinin yanında patates, soğan, mantar, kabak ve dolmalık biber aldım.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora