P- Seni hiç gözüm tutmuyor Ferdi, vazgeç şu Dorukhan sevdandan.
F- Akşama yemek?
P- O aklımdan çıkmış tamamen, Berrin abla mi gelecek?
F- Evet.
P- Tamam, kaç gibiydi o?
F- Güzelim sen dedin ya 19.30?
P- Ferdi unuttum, insanım bende değil mi?
F- Tamam, olabilir. Ben duşa geçiyorum.
P- Tamam. Saçıma bir öpücük kondurup çıkmıştı odadan. İki ay geçmişti Yağız'la, aslında çokta zorlanmış değildik henüz, zorlayan Philia ve enerjisiydi. Her ne kadar tatlı olsada sinirli ve enerjik olduğu için koşturmayan duramıyor, hep korkuyla geziyorduk evde. Biz tedbirimizi alsakta düşmesi her yandan korkutuyor ama o her defasında gülerek kalkıyordu, bazen nefesimizi kesiyor olsada alışıyorduk. Doğum kilolarımı az çok vermeye çalışıyordum, iki aya başlıyorduk tekrar. İkinci yarıda tekrar hakemliğe devam edeceğim, yani umarım çünkü dört aylık bir bebeğimi bırakmak istemem aslında, ama benimde mesleğim bu. Öyle yatarak para yiyemem. Uyuyan Yağız'a son kez baktıktan sonra odadan yavaşça çıktım, Philia'nın yanına ilerledim.
- Anne bak, bebek!
P- Evet güzelim bebek bakayım bebeğine.
- Bebek çirkin oldu.
P- Güzelim neden çirkin olsun bebek ver sen bana. Eliyle uzattığı üç parçaya baktım, bebeğin kafası, bedeni ve iki bacağı kopmuştu. Güzelim neden koparttın bebeği, ne yaptı o sana?
- Benimle oynamıyor, aynı Yiğit gibi! Aynı Yağız gibi!
P- Oynayacakmışlar çok az kalmış, dokunma bebeğim onlara sen. Gel biz oynayalım. Yavaşça bana yaklaştığında kucağıma yerleşip sarıldı, Yağız doğduğundan beri fazla zaman ayıramadığımın farkındaydım.
- Ben seninle uyumak istiyorum.
P- Tamam güzelim, gel uyuyalım.
——————
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.