8. Bölüm

48.9K 2.5K 167
                                    

Yakışıklı Öküz, 8. Bölüm

-

"O bir tabak daha yer anne koy sen"

Tabi yerim, hatta siz bana tencereyi verin hepsini gömeyim ama; karşımda taş bir bebelac varken olmaz.

Kaya'ya bol miktarda tehdit içeren bir bakış gönderip "Yok Serpil Abla, doydum ben." dedim cici kız gülümsememle.

Doymadım aney, açlıktan ölüyorum.

"Canım doymadıysan çekinme, söyle."

Kadın bir sus, dayanamayıp atlayacağım şimdi zaten zor sabrediyorum.

"Serpil Ablacığım, iki gözüm önüne aksın ki, aha şurada çarpılayım ki doydum."

A.D (17) sabah yatağında gözleri önüne akmış bir şekilde bulundu.

Elimle hafifçe kepçeyi ittirdim. Sabrımın son damlalarına gelmiştim. Yemeği de çok güzel yapmış vicdansız.

"Yoksa beğenmedin mi Arya? Annemin yemekleri de çok güzel olur aslında."

Ölmeden önce son bir dileğinizi alalım Kaya Bey. Ya da vazgeçtim direk öldürme kısmına geçelim.

"Ay gerçekten mi Arya? İstersen ben sana başka bir şey hazırlayabilirim."

Valla çok güzel olur onu da yerim.

"Yok Serpil Abla, gerçekten doydum diyorum. Yemekler de harikaydı."

"Onun önüne ne koysanız yer Serpil Hanım, boşverin siz. Zaten o en az 3 ay vücudundaki fazla yağları kullanarak yemek yemeden yaşar."

Sağol anne ya, göm göm biraz daha göm. Sonra dersin bu kız neden evde kaldı diye.

"Annen böyle diyor diye mi yemiyorsun yoksa?"

Bu kadın daha önce hiç yemek yiyen insan görmedi herhalde. Hiç kimse şimdiye kadar bana yemek yedirmek için bu kadar çaba harcamamıştı. Aksine önümden tabak çekiliyordu.

"Serpil abla, doydum, tıka basa, ölüyorum, sindirim sistemim iflas etti."

Omuzlarını düşürüp "Peki ama bir dahaki gelişinizde yiyeceksin." dedi.

Sen direk tencereyi göndersen nasıl olur?

"Tamam."

Annemler kalkıp masayı toplamaya başlayınca biz de Kaya'nın odasına çıktık. Odaya girdiğim gibi kendimi pencerenin kenarındaki pufa attım ve kendi odama baktım.

Perdelerimin kapalı olduğunu görünce sırıttım. Basket faciasından sonra kapatmış, bir daha açmamıştım. Perdelerim koyu renk olduğu için sabah akşam ışık yakıp elektrik faturasını neredeyse ikiye katladığım doğruydu ama namus her zaman en önemli.

-

Filmlerin arasından bir tane çektim ve "Bunu izleyelim." dedim adını okumaya çalışırken. Güzel bir aksiyon filmine benziyordu.

Bana bakıp yüzünü buruşturduktan sonra "Onu defalarca kez izledim ve tekrar izlemeye niyetim yok." diye homurdandı.

Oldu o zaman ben çıkayım, sen kendin karar verip izle.

"Burada misafirin ben olduğumu hatırlatmama gerek var mı?"

Beni umursamadan bir film seçti ve bana doğru uzattı.

"Bence bunu izlemeliyiz."

Önce elindeki filme, daha sonra ise piç smile yapan yüzüne baktım.

Elindeki bir korku filmiydi ve yerde her yeri kan içinde yatan bir kadın vardı. Klasik Türk korku film afişleri.

Benim hiçbir duygu içermeyen yüz ifademi görünce yüzündeki piç smile ın yerini çatık kaşlar aldı ve "Korkmadın mı?" diye sordu.

"Oradan bakınca kan gördüm diye çığlık atıp ağlayacak kızlara mı benziyorum gerçekten?"

Filmi adeta gözüme sokarcasına yüzüme yaklaştırdı ve "Korkman gerekiyordu!" dedi.

Elimle ittirdim ve "Gerçekten hiç inandırıcı ve korkutucu değil." diye homurdandım.

Kaşlarını kaldırıp beni süzünce gözlerimi devirdim.

Hala inanmamıştı anlaşılan.

"Madem korkmuyorsun, izlememizde harhangi bir sakınca yok değil mi?"

Omuz silktim.

"Benim için bir sakıncası yok."

Filmi DVD'ye takıp yanıma oturunca tekrar "Bak korkuyorsan kapatalım, çekinme." diye ısrar etti.

Oflayarak ona döndüm ve "Daha kaç defa korkmuyorum demem lazım?" diye sordum.

Yüzünü asıp arkasına yaslandı ve kumandayı eline aldı.

"Birazdan belli olacak nasıl olsa korkup korkmadığın."

YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin