1. Bölüm

157K 4.1K 1.9K
                                    

Yakışıklı Öküz, 1. Bölüm

-

"Seni öpmek istiyorum." diye mırıldandı yüzüme doğru eğilirken. Gözlerimi masmavi gözlerine dikerken, ben de onu ne kadar çok öpmek istediğimi düşünüyordum.

Mükemmeldi, benim olamayacak kadar mükemmel. Aklıma gelen şeyle davetkar dudaklarından hafifçe uzaklaştım.

"Öğlen soğanlı bir dürüm gömmüştüm, sonra öpüşsek?"

Tam benim olmak üzereyken onu kaybedemezdim, yüreğimin bu acıyı kaldırabileceğini zannetmiyordum.

Bembeyaz ve sankli özenle, tane tane dizilmiş dişlerini göstererek bir kahkaha attı ve daha sonra aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Senin en çok da bu hallerini seviyorum." diye mırıldandı.

Dudaklarımızın arasında milimler kaldığında gözlerimi kapattım.

"Aryaaağğğ!"

Gözlerimi daha sıkı yumup dudaklarımın üzerinde bir baskı hissetmeyi bekledim ama beklediğimi alamamıştım.

Kafama bir şey çarpınca gözlerim hızla açıldı ve etrafta o cismi aradı. Elinde bir yastık ve kızgın gözlerle bana bakan annemi görünce odada bir Damon Salvatore aradım ama rüya olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

Omuzlarımı düşürüp uykulu gözlerle anneme baktım.

"Yine geç kalacaksın farkında mısın acaba? Ben her sabah senin başında dikilip, yarım saat uyandırmaya çalışmak zorunda mıyım?"

Başımı iki yana salladım.

"Değilsin."

Gözlerini kısıp yüzüne sinsi bir sırıtış yerleştirdi ve kollarını kavuşturup omuz silkti.

"O halde servisin gelmesine 15 dakika olduğunu söylemek de zorunda değilim.

"15 dakika mı?!"

Bağırarak hızla yatakta doğruldum ama gece yatağın en uç kısmına kaydığım için yere düşmüştüm ve dizim halıya sürtmüştü.

Servisi kaçırmaktan çok daha kötü bir şey varsa, o da budur.

Annem yüzündeki sırıtışla odadan çıkınca yerden hızlıca kalktım ve peşinden çıkıp banyoya koştum. Nefes nefese lavabonun önüne geldiğimde her sabah olduğu gibi yüzüme birkaç kez su çarpıp, kibar olmak gerekirse bijolojik boşaltımımı yaptıktan sonra aynı şekilde koşarak odaya geri döndüm. Okul pantolonumu zıplayarak tek bacağımdan geçirip bir kere yeri boyladıktan sonra yerde diğer bacağımdan da geçirdim ve okulun verdiği tişörtü giydikten sonra sapasağlam bir şekilde üzerimi giyindiğim için kendimi tebrik ettim. Her sabah bu rutinleri gerçekleştirdiğim için alışmıştım.

Saçımı da tarayıp öylesine bir topuz yaptıktan sonra çantamı omzuma asıp merdivenleri atlaya atlaya indim.

"Anne ben çıktım!"

"Okulda bir şeyler atıştırmayı unutma!"

Kahvaltı masasında oturan anneme hüzünle baktım ve ortama karnımın gurultusu eklendi. Yanına gidip avcuma yeşil zeytin tabağından biraz döktüm.

"Pislik yapma Arya!"

"Karışmasana sen ya!"

Dışardan korna sesi gelince ayakkabılarımı ayağıma geçirip dışarı çıktım ve beni bekleyen servisime bindim.

"Yine geç kaldın Arya!"

Söylediğini duymazdan gelerek elimdeki zeytinlerden bir tane ağzıma attım ve avcumu ona doğru uzattım.

"İster misin Şükrü ağabey?"

Avcuma bakınca yüzü yumuşadı ve bir tane de o aldı.

Yerime geçip otururken 9. sınıflardan bir çocuk "Bana da versene." dedi pişkin pişkin. Hani böyle her ortamda şebek, özürlü gibi davranan ama aslında öyle olmayan biri vardır ya bu da bizim servisin soytarısıydı. Ağzımdaki zeytin çekirdeğini ona doğru püskürttüm ve tam alnının ortasından vurdum.

İğrenç bir kız olduğumu biliyordum ama artık çevremdeki insanlar alışmıştı. Eğer sizinle de aynı serviste olup her gün alnınıza zeytin çekirdeği atsaydım emin olun siz de garipsemezdiniz.

Okulun önüne gelince herkesi ittirerek ilk ben indim ve sabah gördüğüm rüyanın etkisiyle hülyalı hülyalı yürümeye başladım. Öpüyordu yahu, beni öpüyordu. Damon Salvatore öpüyordu.

Bedenim sert bir bedene çarpıp geriye savrulunca yerden gelen sesle kalbimde bir acı hissettim ve gözlerimi yumdum. Olamazdı, telefonum düşemezdi. Ben düşüp asfalta yapışabilirdim ama o düşemezdi.

Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldım ve gözlerimi açıp "Hayvan!" diye bağırdım bana çarpan kişiye dönerken.
"Önüne baksana be!"

"Vöh!"

Söylediği sözcüklere karşı öküz diye bağırmak istesem de ağzımdan sadece 'Vöh' kelimesi çıkmıştı.

Pardon sen insan mısın?

Bana tip tip bakıp omzuma çarparak geçince yanıtımı almış olmuştum.

İnsan değil öküzdü. Yakışıklı öküz. Ama öküz öküzdür öyle değil mi?

Başımı iki yana salladım ve kendime gelmeye çalıştım. Kesinlikle ben az önce yunan tanrılarına taş çıkaracak, masmavi gözlere sahip bir meteor görmemiştim. Benim hayal ürünümdü o kadar.

Yerden telefonumu alıp kontrol ettikten sonra hızlı adımlarla okula girip sınıfa çıktım. Sınıfa girdiğimde sırasında Ice Tea ve tostlarla oturan Amelya üzerimdeki agrasifliğin uçup gitmesine neden olmuştu.

Yanına gidip çantamı önündeki sıraya fırlattım ve tostumu alıp koca bir ısırık aldım.

"Sana da günaydın."

Gözlerimi devirip Ice Tea'den bir yudum aldım.

"Okula yeni gelen meteoru gördün mü?"

Sanırım bahçede adeta tosladığım öküzden bahsediyordu.

Başımı salladım.

"Bahçede bana toslayıp telefonumu düşürdü de, kendisiyle biraz haşır neşir olduk."

Kaşları havaya kalkarken dudağını ısırdı.
"Hala yaşıyor umarım."

Gülümseyip"Son anda bağışladım, yoksa biliyorsun, hiç affetmem ağız göz dalarım. Eh çocuk Allah için yakısıklı falan, bir de azıcık yalvardı o yüzden." dedim

Ben böyle işin içine birazcık abartı katarken arkamdan gelen ses yüzümdeki sırıtışın donmasına neden oldu.

"Hadi ya gerçekten öyle mi oldu, ben neden hatırlamıyorum?"



YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin