"Siz teste başlayın, ben zaten genelinizi tanıyorum, yılbaşı etkinliğinden. Tanımadıklarımla da listeye bakınca tanışırız." Emre'ye uyarıcı bir bakış attım.

Abimin burada görev yaptığını unutuyordu sanırım, ki bu çok büyük bir şeydi. Birisi biz söylemeden ağzından kaçırırsa bu durumu çok kötü yapardı. Testi Semih'e doğru uzattım ve herkes alınca yerime oturdum.

"Hocam, kalem getirmedim ben. Derslerin başlayacağını biraz önce öğrendik," dedi başka bir asker.

"Benim yanımda vardı fazladan." Ankara'dan gelirken yanıma aldığım kalemliği açtım.

Nedense kalem takıntım vardı ve kurşun, uçlu, tükenmez kalemden oluşan büyük bir kalemliğe sahiptim. Ben daha yerimden kalkamadan Emre kalemi elimden aldı ve kalemi olmayan askere ilerledi.

Bu Kurt'la çok işimiz vardı anlaşılan!

Gediz'e doğru hiç bakmamıştım. Umarım Ceyda ona bir çocuğu olduğunu söylemiştir. Nedense bu kadar rahat bir tavır takındığı için söylediği konusunda emin olamıyordum. Önümdeki isim listesine baktım, herkes imzalamıştı.

"Enes Karaca." Listenin başındaki ismi okudum.

"Benim hocam." Ayağa kalktı arkalarda daha önce görmediğim bir asker.

"Memnun oldum Enes," dedim tebessüm ederek. Başıyla selam verip oturdu.

"Serkan Uzuner." Bir diğer isme geçtim.

"Memnun oldum hocam," dedi ayağa kalkıp.

"Ben de memnun oldum Serkan."

Bundan sonra tanımadığım askerler olan Murat, Emir, Hasan, Abdullah, Ayhan, Oğuz, Melih, Gökhan, Soner, Orhan ve Volkan ile de aynı diyalogları tekrar ettik. Tabii isimlerini aklımda tutmam biraz zaman alacaktı. Hepsinin üç numara saçları ve standart kamuflajları da bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Hocam, şu soruya bir bakar mısınız?" Seslenen ismini en son söylediği için aklımda kalmıştı. Gökhan.

"Tabii." Yerimden kalkıp ona doğru ilerledim.

Konferans salonu olduğu için büyük bir masanın etrafında, yan yana dizili sandalyelerde oturuyordu hepsi. Masanın bir kenarında sandalyeler vardı sadece. Arka arkaya olan iki masaya onar kişi oluşturacak şekilde yerleştirilmişti. Karşılarında ise daha küçük bir masada, onlara bakacak şekilde ben oturuyordum.

"Soruda herhangi bir hata yok. Sorun nedir?" Gökhan'a doğru dönüp tek kaşımı kaldırdım.

"Soru olması," dedi bana sırıtarak.

"Bilmediğiniz soruları boş bırakın." Başımı iki yana sallayıp yerime geçtim.

On dakika sonra biten testleri topladım, evde okuyacaktım sonuçlarını. Saate baktığımda kırk dakikanın dolduğunu fark ettim.

"On beş dakika mola verelim. Saat şu an buçuk, çeyrek kala devam edeceğiz." Herkese hitaben konuştuğumda onayladılar.

"Sigara molası verelim hadi." İçlerinden birisinin konuşmasıyla teker teker sınıftan çıktılar.

Acaba yakalarına isimlik mi taksaydım?

Aslında soyadları kamuflajın üstünde yazıyordu, öyle seslenebilirdim ama birinde gördüğüm 'kıllıbacak' soyadı ile bu ihtimali sonsuza kadar rafa kaldırdım.

"Konuşabilir miyiz?" Gediz'in sesiyle başımı masadaki kâğıtlardan yukarı kaldırdım.

Bakışlarım Emre'ye kaydığında ifadesiz bir şekilde bize baktığını gördüm. Sanki bir şeyler bekliyordu.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now