"Abi sen git, sonra hallederiz." Abime dönüp konuştuğumda zaten parmağımdan akan kan durmuştu.

Küçük bir kesikti, önemsenecek bir şey yoktu. Belki abim gidince dışarı çıkıp biraz hava alabilirdim. Burası beni boğmaya başlamıştı. Askerin arkasına baktığımda Emre'nin bize doğru geldiğini gördüm. Kaşlarım çatılırken Özge'nin nerede olduğunu merak ettim.

"Elini halledelim önce, sonra bakarım mutfağa," dedi abim bana dönerek. O sırada yanımıza gelen Emre abimin sözlerini duymuştu.

"Komutanım tatlılarda eksik çıkmış galiba, birazdan servis yapılacak."

Emre, yanımıza gelen askerin söylediklerini tekrarladığında tek kaşımı kaldırdım. Eğer askeri yanımıza bilerek gönderdiyse diyecek söz bulamazdım. Bu adamın aklından neler geçiyordu bu gece?

"Tamam Emre. Sen Gamze'yi revire götürür müsün? Ben mutfağa bakayım." Yapma abi, kurda kuzu emanet ediyorsun.

"Yok daha neler," dedim bir anda. Abim, Emre ve askerin gözleri bana döndü. "Şey, yani ufacık bir kesik için ne reviri abi? Bak kan durdu bile." Gülümsemeye çalışarak peçeteyi parmağımdan çekip ufacık yarayı gösterdim.

"Olur mu öyle Gamze Hanım? Allah korusun parmağınıza kan gitmez falan kangren olursunuz. Bakın morarmaya başlamış gibi geldi bana şurası," diyerek parmağımın ucunu işaret etti Emre ciddiyetle.

Orasını kesmemiştim bile! Ben ağzım açık Emre'ye bakarken o gayet ciddi bir ifadeyle abime bakıyordu. Çünkü benim ne tepki vereceğimi biraz önce görmüştü. Önemsiz bir kesiği neden bu kadar abarttığını da anlamıyordum. Hadi başka yerde olsak, yalnız kalıp konuşmak istiyor diyeceğim ama koskoca askeriyenin her köşesi dolu.

"Allah korusun. Prensesim, sen hemen git revire, hadi aklım sende kalmasın." Abim endişeyle Emre'nin sözlerinden sonra konuştuğunda derin bir nefes verdim. Bundan sonra geri çevirmem de şüpheye düşürürdü abimi.

"Tamam abi." Mecburen kabul ettim. Abim, askerle birlikte mutfağa giderken arkasından baktım öylece.

"Bu taraftan," dedi Emre dikkatimi kendi üstüne çekerek.

Ona doğru dönüp baktım. Derdi neydi bunun? Acaba sorsa mıydım? Yok, bu sefer de neden soruyorsun falan der. O zaman ne diyeceğim? Ağzının içine düşen var, niye yanıma geliyorsun mu? Yok bu da olmadı. Küçük kesiği kangrene çevirdiğine göre kesin bir şey vardı.

"Gamze?" Emre gözümün önünde ismimi söyleyip elini salladığında düşüncelerimden sıyrıldım.

Daldığım yerden çıkıp Emre'nin yüzüne baktım. Tam ağzımı açmıştım ki bize doğru gelen Özge'yi gördüm. Ne ara gelmişti bu kız bir anda yanımıza? Emre ile benim aramda durduğunda bakışlarımı tavana çevirdim. İkisini izleyecek değildim tabii ki.

"Emre, nereye?" Özge'nin meraklı sorusuyla derin bir nefes aldım.

'Cehennemin dibine, gelir misin tatlım? Sana bol bol odun taşırım ben' demek istesem de susup Emre'nin cevabını bekledim. Sonuçta soru bana sorulmamıştı, bakalım Özge ile nasıl konuşacaktı benim yanımda.

"Gamze parmağını kesmiş, revire götürüyorum," dedi Emre sakince. Ne ara Gamze Hanım'dan, Gamze'ye geçmiştik acaba?

"Ben de geleyim o zaman." Özge bana sinsi bir bakış atıp Emre'ye döndü.

Biri şu kıza istenmediğini söyleyebilir mi? Yanımda durmasını bile istemiyordum. Bir insana karşı hayatımda hiç bu kadar ön yargılı olmamıştım. Özge'de beni iten çok şey mevcuttu, en başta üstten üstten bakan kibirli bakışları bunun kanıtıydı.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now