42 evren ve final

Bắt đầu từ đầu
                                    

Onların garip oluşan bağını yenebilecek güçteki tek garip bağ ise Minhoyla bendim. Aramızdaki ilişki bir yol olsa kesinlikle zig zaglı olurdu. Birçok olay yaşamıştık belki ama onu sevdiğimi anladığımda, onsuz kalacağımdan belki de emin olduğum için nefessiz kalmıştım. Onca olay üst üste gelse de , belki de boğulacak halde olsam da onun vücuduma yerleşen tek bir dokunuşu beni kurtarmaya yetiyordu. Bunu nasıl başardığını belki de ona onlarca kere sormuştum, her seferinde gülmüş ve yanağımdaki bene dudaklarını bastırmıştı. Çünkü cevabı basitti, varlığı.

"Bir yıl aynı okulda bizsiz ne yapacaksınız?"

Changbin alayla sorduğunda çoktan sıkılmaktan öldüğümüz mezuniyetten çıkmış, kendimizi gökyüzünü gören ilk parkta çimenlere atmıştık.

"Düşünmek istemiyorum."

Jeongin mutsuzca mırıldandığında Hyunjin onu göğsüne çekip susturmuştu. Hepimiz zor bir yıl olacağını şimdiden biliyorduk ama kimse şuan bunu düşünmek istemiyordu.

"Neden sessizleştin güzelim?"

Minho kulağıma eğilip fısıldadığında kafamı ona çevirip gülümsedim.

"Düşünüyordum. Hepimiz nasıl bu hale geldik diye."

Cevabımla birkaç kişiden gülüş yükselmişti, ardındansa sessizlik. Galiba şimdi bu konuyu düşünen taraf onlardı.

"Minhoyla Jisung'un aşık olacağını biri bana yılın başında söylese götümle gülerdim."

Chan'ın dediğiyle gülmüş ve Minho'nun havanın hafif esintisi yüzünden üşüyen ellerini tutmuştum. Oysa tek bacağını bükmüş diğerini uzatırken benim arkamda duruyordu, ellerimizse kucağımdaydı.

"Garip bir başlangıç yaptılar ama galiba evren onları böyle birleştirmeyi seçti." Seungmin'in yorumuyla onayladım. Evren garip çalışıyordu ve bundan oldukça emindim.

"Peki ya biricik dağ ayısıyla Seungmin?" Changbin güldüğünde kafamı Seung'a çevirip güldüm.

"Sadece sayfanın ucunu azıcık bükmüştüm, ne ara buraya geldik?" Chan kollarındaki Seungmin'e baktığında beklemediğimiz bir şekilde Seungmin ondan ayrılmıştı.

"Ne demek azıcık bükmüştüm?"

Hepimiz onun yine kitaplar söz konusu olunca yükselmesiyle kahkaha attığımızda bisüre kendimizi durduramamıştık. Chan hem bıkmış hem de gardını indirmiş şekilde bu konuyu halletmiştik demeye çalışıyordu. Görüntüleri o kadar komikti ki onlara gülmemek elde değildi. Seung sonunda nazı bırakıp ayrıldığı kollara döndüğünde kafamı yüzümdeki gülümsemeyle gökyüzüne çevirdim. Uzun zamandır bu kadar çok yıldızı görmediğim belki de fark etmediğim için hoşuma gitmişti.

"Siren kılıklı ve Changbin." Jeongin konuyu tekrar açtığında güldüm. Güldükçe Minho burnunu boynuma daha çok yaklaştırıyor, bazense gülünce şekil alan dudaklarımda parmağını varla yok arasında gezdiriyordu.

"Galiba buradaki Jeongin ve Hyunjin dışında hiçbir çift beklendik değildi?" Felix konuştuğunda onayladım, Minho'nun elleriyle tekrar ellerime dönmüş ve parmaklarımla oynamaya başlamıştı. Sohbete hiç katılmıyor oluşu onu rahatsız etmiyordu, bizi doğrusu benim gülüşümü dinlemeyi daha çok seviyordu.

"Jeongin'in bana kafa attığı an anladım, dedim bu çocuk benim kaderim."

Hyunjin'in hatırlattığı anıyla tekrar kahkaha patlattığımda herkes de benimle aynı haldeydi. Minho çenesini omzuma yasladığı için gülüşü kulaklarımı dolduruyor ve kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu.

"Öyle güzel gülme."

Ona dönüp fısıldadığımda yaramaz bir çocuk gibi burunlarımızı birbirine sürtüp inatla gülümsemişti.

"Nedenmiş?" Galiba hiçbir zaman onun bu flörtöz hallerinin kalbime yarattığı etki değişmeyecekti. Kalp atışlarım gözlerimden dahi hissedildiğinden elini göğsüme yerleştirdiğinde kafamı indirdim.

"Benimleyken hep böyle hızlı atacak mı?"

Sorusu yüzünden bile kalbim aynı hızıyla çarptığında gülümsedim.

"Atacak çünkü çok güzelsin." Minho cevabımla afallamış gibi bana baktığında gülümsedim. Bu sefer kalbi gözlerinde atan oydu.

"Sensin güzel." Yaramaz çocuk moduna tekrar döndüğünde güldüm ve ellerimizi tekrar birleştirip kucağıma yerleştirdim. Gözlerimi tekrar gökyüzüne çıkarıp derin bir nefes aldım.

"Güzel biziz."


Evren ne kadar garip işliyor olsa da belki de onu evren yapan ve bu kadar onu merak etmemize sebep olan şey buydu. Aynı gençlik gibi. Binbir zorluk ve dertle savaşıyor olsak da gençlik çok farklıydı, bir daha yaşama gücü ne zengin ne fakir hiçbir insanda yoktu. Onu özel kılan da buydu.

Gençlik zaten bunun içindi. Yaşamak, görmek, ağlamak, gülmek, aşık olmak, reddedilmek, platonik olmak... Bunların hepsi bir genç olarak yaşadığımızın göstergesiydi.

Çocukluğunu yaşayamamak, iyi ebeveynlere sahip olmamak, iyi ebeveynlere sahip olup ölümlerini izlemek... İnsanın hayatında birçok iz bırakıyordu ama bir izi bırakan varsa o izi iyileştiren ve silen biri de vardır. Bu belki sevgili, belki arkadaş, belki bitkiler, belki de sadece bir kitaptır.

Evrende bu düzen yüzünden belki de birçok acı var ama umut, tüm bunların en büyük düşmanı ve insanı bu düzene karşı ayakta tutan tek şey.

O yüzden ne gençliğinizi ne de umudunuzu harcamayın ve hiçbir şekilde kaybetmeyin.

42 hayat, evren ve her şeye dair nihai sorunun cevabı olarak tanımlanmış bir sayıdır. Umarım sorduğunuz her soruda, aradığınız her cevapta buraya bir kere daha uğrarsınız.


Daha farklı hayatlarda, daha farklı hikayelerde görüşmek üzere.


FİNAL

skam | minsungNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ