beni sev ya da düşmanım ol

4.8K 488 134
                                    


Felix

Sanki grupta sabahtan akşama kadar dinlemiyoruz gibi okulda da ağzından çıkan üç lafın ikisi Minho olan Jisung'a bıkmış bir halde bakıyordum ama o ne yazık ki anlamıyordu.

"Sizce de Minho'nun gözleri çok parlak değil mi?"

Seungmin, Jisung'un sorusu yüzünden acı içinde bana döndüğünde ben ne yapabilirim modunda omuz silktim. Öğle arasına çıktığımız dakikadan beri ağzına bir lokma atıyor bir kere de Minhodan bahsediyordu.

"Sadece sana bakarken parlıyor ondan öyle gelmiştir."

Jeongin ikimizin cevap vermeyeceğini anladığında söylenmiş ve masanın altından bacaklarıma birer tekme geçirmişti. Ne kadar aslında hepimiz bıkmış gibi Jisung'un yüzüne baksak da yıllardır bize duygularını açmayı ve bir şeyler anlatmayı seven birisi olmadığı için bu hale dönüşmesine de seviniyordum açıkçası. Aramızdayken konu kendi bile olsa eskiden bu kadar uzun konuşmaz ve hep ilgiyi üstünden atmak için konu değiştirirdi ancak Minhoyla tanıştığı hatta sevgili oldukları günden beri kendini daha iyi ifade etmeye başlamıştı.

Seungmin bu süreçte bir miktar paranoyak olmuş ve Jisung sadece iki dakika telefona geç baksa evine gitmek için hazırlanır hale gelmişti. İçten içe hala o günkü gibi Jisung'un tekrar bir atak yaşaması ve bu sefer başına daha kötü bir şeyler geleceğinden korkuyordu. Bu süreçte aynı zamanda birçok psikolojik kitap okumaya başlamıştı, belki de Chanla yakınlaşmalarının en büyük sebebi de dolaylı yoldan Jisung olmuştu. Chan, psikolojik kitapların bağımlısı gibi bir şeydi ve Seung okumaya başladıktan sonra sürekli kitap değiş tokuşu yapar, fırsat buldukça da bu konular hakkında konuşur hale gelmişlerdi. Ne kadar inkar etse de Seung'un Chandan hoşlandığını görmemek imkansızdı gözümde. Ama onlar her çift gibi farklıydı ve birleşmek için biraz daha zamana ihtiyaçları vardı.

Jeonginse deneme sürecindeyiz dese de tam anlamıyla Hyunjinle sevgiliydi ve ikisi beklenmedik şekilde tatlıydılar. Bundan önce Hyunjin hakkında pek bir şey biliyor olmasak da Jeongin yüzünden artık o da bizimle takılmaya başlamıştı. Çizimi gerçekten iyiydi, Jeongin'in övmelerinden bunu az çok çıkarıyor olsak da çizimlerini bize gösterdiğinde gerçekten üst seviye olduğunu anlamıştık. Ayrıca Jeongin'e deli gibi değer veriyordu, onları tanımlayacak bir kelime olsa sakinlik ya da huzur olurdu. Yanlış anlaşılmalar, kavgalar, toksik kıskançlıklar çıkaracak bir çift değildiler. Haklarındaki her şey beyazmışçasına sakin ve saf bir sevgiyle birbirlerine bağlanmış gibilerdi.

"Felix?"

Jisung'un beni dürtmesiyle birkaç dakikadır seslendiğini anlarken kafamı efendim anlamında ona çevirdim.

"Changbin diyorum, ne zaman söyleyeceksin?"

Açıkçası bilmiyordum, böyle şeyleri söylemek için hep doğru bir zaman vardı ama sanki onlayken hiçbir zaman böyle bir an olmayacak ve ben de söyleyemeyecektim.

"Bilmiyorum, şuanlık arkadaşlığımızı da tehlikeye sokmak istemiyorum."

Açıkçası birbirimizle o kadar da yakın arkadaş değildik ama Changbin'i arkadaşlarımdan ayıran bir özellik vardı, o da ben konuşmasam bile bir şekilde beni anlayabiliyordu. Geceleri bazen görüntülü konuşuyorduk  ve o hep kendine özgü önerileriyle beni büyülemeyi başarıyordu. Yardıma ihtiyacım olduğu anda oradaydı, çağırmama gerek bile yoktu. Ama benim aptal hislerim tüm bu güzelliklerin bir anda elimden kayıp gitmesine sebep olacaksa, bunu istemiyordum.

"Çok düşünüyorsun gerçekten. Karşılıklı olmasa bile Changbin seni görmezden gelecek birisi değil."

Seung'un sakin sesini duyduğumda yavaşça onayladım ama anlamadıkları şey karşılıklı değilse benim hala arkadaşça Changbinle görüşmemin imkansız oluşuydu. 

skam | minsungOnde as histórias ganham vida. Descobre agora