4th Room

15 3 28
                                    

Jisung Jeongin'i geçip dördüncü odanın kapısını araladı. Kimi bulacağını bilmiyordu ama kimi bulmak istediğini de düşünmeyi kesmişti. Artık umutlu olmak, birini yaşatmak gibi hedefleri yoktu. Onun için var ile yok oyunuydu bu. Jeongin için yaşıyordu, şimdilik...

Renjun'in gülen yüzü karşıladı önce kendisini, Jisung onu kenara itti geçmek için. Renjun seslendi.

"Dostum Changbin değil Hyunjin."

"Lütfen" diye gözlerini sıkıp başını eğdi Jisung, "Deliririm, lütfen."

"Moomin" diye güldü Renjun, "Çizimini de çok yaparım hani!"

Jisung onu itti, eli boşluktan geçti gitti. Renjun kıkırdadı.

"Seni çok seviyorum Han, sen tersi sansan da. Ben çok gülmem ama gönlümdesin unutma."

Jisung çığlık attı, Hendery asılmış dururken gözlerini kısmış etrafı itiyordu. Ses merakla sordu, "İyi misin sen?"

Renjun çınladı Jisung'un zihninde. Jisung öğürdü, gülen yüzü iskelete dönüşen dostu canını ölümüne yakıyordu. Xiaojun bir anda ortama belirdi.

"Yalnızsın" diye tahmin yürüttü, "Sana birini ayarladım."

"Xiaojun lütfen!" diye haykırdı Jisung, "Beni rahat bırakın, bak Hendery bekliyor! Hani senin bir tanen!"

"Jisung, kafayı yiyorsun" diye konuştu ses kendi kendine, "Aklı başında durur musun, sana ihtiyacım var!"

Seungmin kıkırdayıp top attığında Jisung başını eğdi. Top kafasının üstünden sekerken Xiaojun güldü keyifle, "Okulun en güzel kızı, hem de kız kardeşim. Hani sürekli anlattığım?"

Jisung çığlık attı. Havayı itti, Jeongin içeri koşup ona sarılmasa şimdiye delirdi diyebilirdiler. Jisung kucaklamayla ağır ağır kendine geldi. Bildiği tüm soruları cevapsız bırakmıştı. Şimdi hepsi bağırıyordu ona. Hendery ile hata mı?

Asla!

"Iyi misin?" diye sordu Jeongin. Jisung onu itip "Soruları sor" diye emretti dimdik dururken. Burnunu çekti, gözlerini kapatıp bekledi.

"Hendery hiçbir şeyden habersiz. Bu nedenle basit soracağım" diye alttan aldı ses, ilk defa, "Kişilik olarak Hendery keyifli bir tip, öyle öyle olmasına ama onu üzen belirgin bir konu var. İyi düşün Han, Hendery ipin ucunda."

Jisung tek elini cama dayayıp başını eğdi, gözlerini kapatıp düşünmeye başladı. Hendery yavaşça görüntüsünü doldurdu.

Hendery kıkırdadı eline topu alırken. Jisung karşısında topu yere koyan genç adamı izledi dikkatle. Hendery dilini ısırıp dimdik vurdu topa. Yarım saat sonra isyanla Jisung'un yakasına yapışmış sinirli bir şekilde söyleniyordu.

Jisung bu tatlı anı ile gülümsedi. "Changbin, seninle ben aynı takımdaydık. Hyunjin ile Hendery yenilmişti" dedi hüzünle gülümseyerek, "O oyunlar konusunda hırslıdır" diye tamamladı.

Ses bariz bir anı ile çalkalandığı için tatlı bir tonla güldü. Sonra öksürüp kendine geldi.

"İkinci soru Yongbok ile ilgili" dedi, "Hendery ile Yongbok o masada Xiaojun konuşurken bir şeyler konuştu ama Renjun yüzünden bu belirgin değildi. Sadece tahmin et, seninle ilgiliydi."

"Yalnızım?" diye tahmin etti Jisung.

"Üçüncü soru o zaman" diye güldü ses, "Xiaojun ile kaçıncı aylarını kutladılar o masada? Bu soruyu ikinci soruşum, iyi düşün bak."

Jisung gözlerini kapattı. Jeongin ellerini dua için birleştirdi sessizce ağlarken.

"Bu seninle eğlenceli dördüncü ayımız" diye güldü Xiaojun Hendery'yi iterken, "Eskiden de dostumdun ama şimdi double huh?" Hendery sesli bir gülüşle onu kol kilidine aldı ve haykırdı, "Dört olmuşuz, bu da sayıp duruyor, hediye olarak öpücük getirdim!" "Banal!" diye gülerek kaçındı Xiaojun.

Jisung gözlerinden iki damla yaş akarken "Dört" diye fısıldadı.

"Sesli söyle, duymadım?!!" diye bağırdı ses.

"DÖRTTÜ DÖRT, ÖLDÜRDÜN XIAOJUN'İ!"

Ses cevap vermedi. Gölge olarak belirdi, yavaşça serbest bıraktı Hendery'yi. Onu Jeongin kucaklayıp hızlıca kendilerine kattı.

"Üzgünüm ben de" diye bir ses yankılandı ama kimse tonlama yüzünden sesi anlamadı.

Dışarı çıktıklarında Minho tekrar cama yapıştı. Yongbok umutla baktı ama içeriden çıkan Hendery'ydi. Çığlık attı üçüncü kapıya bakarken.

Minho yine Hyunjin diye çığlık attı, Yongbok'un isim haykırışından tek farkı kapıya değil Jisung'a bakıyor olmasıydı. Jisung gülümsedi. Üçüncü kapıya baktı. Minho'ya bir yapıp beklemeden üçüncü kapıdan içeri girdi.

Içeride o gün masada oldukça sinirli olan üç kişinin ikisinden birini bulacağını biliyordu. Ses Changbin olduğunu hiç inkar etmemişti ve yaptığı oyunlar Changbin'e benzetiyordu kendini. Jisung bu düşünceyle içeri girdi. Hyunjin'i kurtarıp Changbin'i öldürmekti niyeti.

Cidden artık yaşamak için bir umudu yoktu, seçmiş elemiş öldürmüş yaşatmıştı. Jeongin onun peşinden bir şeyleri hisseder gibi girdi, kimmiş bakamadan onu kendine çevirdi.

"Üzgünüm hyung" dedi zorla gülümseyerek, "Seni zorladım. Sen Seungmin için en iyisini, bizim için en iyisini isterdin. Üzgünüm, artık mutlu olamam ama burada göreceğin kişi artık yaşatacağın kişi iken diğeri de ona rağmen bizim için masum yaşayacağın insan."

Jisung yutkundu, gülümsedi. "Sen böyle güzel konuşmayı nereden öğrendin?" site sordu tatlı bir dille.

"Bana Seungmin yerine mektuplar yazan bir hyungdan" diyerek gülümsedi Jeongin ve başını çevirip orada bağlı olanın kim olduğuna endişe ile baktı.

Içeride Hyunjin'i bulmayı uman Jisung bir an duraksadı. Changbin sandalyeye bağlı, başı öne düşük bir şekilde baygınken Jisung kekeledi, "H-Hyunjin?"

11th Room // Stray Kids & NCT ✔️Where stories live. Discover now