12↬ Being stranded

234 27 9
                                    

"Nereye Taehyung?"

Ah yakalandım.

Yavaşça gülümseyerek döndüm "Sahile gidiyorum hyung"

"Dur bekle birlikte gidelim, canım sıkıldı" ceketini almak için odaya gittiğinde dudaklarımı büzdüm ama ben Jin'i görmek istiyordum. Her neyse bir şekilde oradan onun evine geçerdim. Ceketini giyip geldi "Benim arabamı alalım"

Önden ilerledi, oflayarak takip ettim onu. Geçtik arabaya, sahile doğru sürmeye başladı. Cebinden eksik etmediği sakız paketini uzattı. Onun yaptığını yapıp bir tane attım ağzıma "Yazılım işi nasıl gidiyor hyung?"

"Ben de onu diyecektim. Hâlâ çok eksik tamamlayamadım. Senin yardımına ihtiyacım var, bir el at da bitirelim hemen. Şu şirkete bir ayağımı atsaydım her şey daha kolay olacak"

Bu hyungun işi de zordu. En azından çabalıyordu ben hiçbir şey yapmıyordum. Kollarımı bağlayıp geriye yaslandım, göz ucuyla bana baktı "Son zamanlarda eve uğramaz oldun. Sahile git kafa dağıt dedim de durmadan git demedim"

Bilmiyordu ki benim sahilim Jin'di.

Omuz silktim "İyi geliyor biliyorsun"

"Bir şeyin de bokunu çıkarma, yüzünü göremez olduk"

Sinsice güldüm "Özledin mi beni hyung?"

Göz devirince gülüp omzunu dürttüm "İtiraf et hadi, benimle zaman geçirmeyi özledin ve şimdi date'e çıkıyoruz öyle mi?"

"Çok bir şey bekleme. Sadece bilardo oynayacağız"

Evet dese ölüyordu sanki. Çalan telefonumu cebimden çıkardığımda Jin yazısını görmemle hafifçe öksürdüm, sonra kulağıma götürdüm "Alo Jimin, naber?"

"Jimin mi?"

Anlaşılan şaşırmıştı. Anlaması için devam ettim "Hoseok hyung ile sahile gidiyorum"

"Ha, Hoseok mu var yanında? Neyse o zaman, işin bitince yanıma gelir misin?"

"Tamam, görüşürüz" Hemen kapatıp cebime attım. Neyse ki anlamadı. Sahilin yanındaki bilardo salonuna geldik "Uzun zaman oldu, her defasında yenilmek üzüyor olmalı" deyip alayla bana baktı.

Kendimden emin bir şekilde ilerledim "Bu kez kazanan ben olacağım hyung"

Sinsice gülümsedi "Göreceğiz"

...

"Hyung yeter, tamam sen en iyisisin"

Beş kere oynamıştık ama hepsinde o kazandı. Yorulmuştum, kendimi sandalyeye atıp pes ettim.

Omuzlarını dikleştirip kollarını bağladı "Tabii ki en iyisi benim"

Telefonu çıkarıp saate baktım, lanet olsun nerdeyse on iki olmuştu.
Jin beni bekliyor mudur acaba? Off onunla sanki yasak aşk yaşıyordum. Bu neydi böyle? Yeter artık her şeyi söyleyecektim. Nerden geldiğine anlam veremediğim bir cesaretle ayaklandım "Hyung sana bir şey itiraf edeceğim"

Merakla döndü "Ne?"

"Hyung ben..." İç seslerim kavga ederken sinirle gözlerimi kapattım "Hyung aslında ben..."

"Sen?" Başını sallayıp devam etmemi istedi

"Hyung ben..."

"Sikerim konuşacaksan konuş artık"

Hemen de sinirlenmişti. O sinirliyken nasıl söyleyecektim ki? Aslında bunu neden sakladığımızı bile bilmiyordum sadece nedensizce söyleyemiyordum.

I Dream of You ✘ TaeJin Where stories live. Discover now