1↬ Let's make a deal

1K 50 26
                                    

Merhaba 👋🏻
Şans verip ilk bölümü açtığın için teşekkür ederim 🦋
Medyaya şarkı koyma konusunda çok iyi değilim şarkı dinleyerek okumayı seviyorsan istediğin şarkıyı açıp dinleyebilirsin. İleri zamanlarda sevdiğim şarkılardan iki üç tane koyabilirim.
Keyifli okumalar ♡

Sabahın erken saatlerinde Namjoon'dan aldığım telefonla yola çıktım. Hâlâ tam olarak uykumu almış sayılmazdım. Butiğe doğru ilerlerken yine aynı hisse kapılmıştım. Sanki birisi beni takip ediyordu. Bir süredir bu his benimleydi. Uyku ilaçlarından dolayı halüsinasyon görüyordum sanırım. Çok da umursamadım. Bugün geç geldim diye kızacaktı buna emindim. Başıma geleceklerden haberdar bir şekilde arabadan indim. Kapıdan girdiğimde herkes işine odaklanmış etrafta koşuştururken beni görünce gülümseyip selam verdiler. Ben de başımla hafifçe selam verdim.

"Seokjin"

Ah başlamıştık yine. Namjoon koşar adımlarla yanıma geldi. Saatine bakıp ciddi bir tavırla geç kaldığımı hatırlattı "Tam tamına bir saat on yedi dakika geç kaldın. Tanrı aşkına Jin bugünlerde neyin var senin?"

Benimle böyle samimi konuşan adam aslında asistanımdı ama bu arkadaşım olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Her zaman benden daha çok çalışır, daha çok düşünürdü.

"Abartma Namjoon geldim işte" elimi cebime atıp odaya geçtim. Arkamdan yürürken konuşmaya başladı "Hiç ciddiye almıyorsun beni. Oysa bugün harika bir şey oldu. Fransız çift, modellerimizi çok beğendikleri için anlaşma yapmaya karar verdiler" gülümseyerek baksa da benden herhangi bir tepki alamayınca ciddileşip devam etti "Yeni tasarımları satışa çıkardım onun dışında..." elindeki program defterini okurken ben boş bakışlarla onu dinliyordum "İki saat sonra da Bayan Alessia ile görüşmen var"

"O da nerden çıktı?"

Defteri gözüme sokar gibi uzattı "Burdan"

Bu işi Namjoon'a yıkmalıydım "Namjoon, benim yerime sen halledersin değil mi?"

Tam itiraz edecekken atıldım "Senin ikna kâbiliyetin çok iyi ve benimkinden daha akıcı bir İngilizcen var hadi yap bir güzellik"

"Kesinlikle olmaz" Kalemin ucunu kapatıp defterin arasına koydu. İşaret parmağını büküp gözlüğünü düzelttikten sonra devam etti  "Zaten yaptığım işlerin yarısı senin yapman gereken şeyler"

"Namu ne var yaa?" Onu ikna etmek için her yolu denemeliydim çünkü o kadını hiç çekemezdim "Seninle o haftalardır beklediğin yeni açılan resim sergisine gideriz"

"Kabul" elini uzatıp gamzeleriyle gülümsedi. Onun zevkini gerçekten anlayamıyordum. Yüzümü buruşturup baktım. Onunla nasıl arkadaş olduğumu sorgulamıyorsam bunu hiç sorgulayamazdım. Tüm işi Namjoon'a yıktığım için sevinçle kalktım koltuktan "Ben gidiyorum Namu sana kolay gelsin" eliyle omzunu sıvazlayıp ilerledim "Jin sergi bu akşam sekizde, hatırlatıcıyı şimdiden kur beni bekletme"

Her an bir şeyleri unutmamam gerektiğini söylemesine uyuz olsam da gülümsedim "Tamamdır"

Odadan çıktığımda parlak gülümsemesiyle bana bakan Sunoo yanımdan geçerken başıyla hafifçe selam verdi "Seonsaengnim bugün harika görünüyorsunuz. Tasarladığınız bu ceket tam sizlik"

Üzerimde kendi tasarımım olan ceketle harika göründüğümü ben de biliyordum. Gözlerimi kısıp elimle mor saçlarımı geriye attım "Ah her zamanki hâlim, teşekkür ederim Sunoo"

Açıkçası şımartılmaya bayılırdım. Ne zamandır böyleyim bilmiyorum ama karşımdaki insanların beni övmesi benim için her şeydir. Yakışıklı yüzümü görüp de etkilenmeyen kimse yoktur zaten. Ellerimi cebime atıp sırıtarak ilerledim. Bugün de işleri Namjoon'a yıktığım için rahattım.

I Dream of You ✘ TaeJin Where stories live. Discover now