s4, i'll do everything 4 u

389 32 6
                                    

Gece evin üstüne çökmüş, yorgunluk herkesin bedenini sarmışken aynı odayı bölüşecek olan Jungkook ve Jimin, zorlu bir mücadele içine girmişlerdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Gece evin üstüne çökmüş, yorgunluk herkesin bedenini sarmışken aynı odayı bölüşecek olan Jungkook ve Jimin, zorlu bir mücadele içine girmişlerdi.

"Kollarını kaldır hadi." Jungkook, nazikçe Jimin'in üstündekileri çıkartırken küçük çocuk baygınlık geçirmek üzereydi. "Hyung bırak, ben kendim yaparım dedim sana."

Zorlukla ellerini itmeye çalışarak pantolonuna yönelen bedenle cebelleşen Jimin, elinin tutulup sabitlenmesiyle yanaklarını şişirmişti. "Kırık elinle mi? Rahat dur hemen giydireyim işte Jimin."

Jimin pes ederek onu onaylarken Jungkook onun pantolonunu çıkartmış, valizinden aldığı sarı şortlu pijama takımını nazikçe giydirmişti. Üstündeki civcivler kendisini temsil eder gibi absürt durmazken büyüğü tarafından yanağından yumuşak bir makas alınmıştı.

"Gerçekten bebek gibisin." Kendi üstünü de değiştirmek adına valizine yönelirken Jimin, olduğu yerde çığlıklar atmak istiyordu. Jungkook çekinmeden soyunmaya başladığında Jimin bakmıyor gibi davransa da tam karşıdaki aynadan her şeyi rahatça gören adam, onun bu haline gülmeden edememişti.

Çıkarttığı eşyaları katladığında yatağa ilerlemiş, önce Jimin'in yatmasına yardım ettikten sonra kendi de yatağa girmeden önce ışıkları kapatarak yerleşmişti.

"Bir şey olursa hemen uyandır beni tamam mı?" Jungkook'un ilgili sesiyle Jimin tamamdır anlamında elini kaldırıp onu onaylamıştı. Jungkook onun havadaki elini yakalayıp parmağını hafifçe ısırmış, daha sonra gülerek gözlerini kapattığında Jimin'i kendi karmaşık zihniyle baş başa bırakmıştı.

"Hyung... Uyan hadi." Kaçıncı kez olduğunu sayamadan hyungunu dürtükleyen küçük çocuk ağlamak üzereydi. Son seferde çok sert dürtmüş olmalı ki Jungkook aniden gözlerini açarak olduğu yerde doğrulmuş, etrafı taradıktan sonra Jimin'e dönmüştü uykulu gözleriyle. "Bir şey mi oldu bebeğim?"

Tam şu an Jimin'in içinde neler olmamıştı ki? Uykulu sesiyle kendisine bebeğim diyen adam yetmiyormuş gibi kollarıyla onu sıkıca sararken Jimin için her şey üç katı fazla etkiliydi. "Camın önünde gölge gördüm..." Büzülü dudaklarıyla büyük balkon kapısıyla bitişik camları işaret ederken Jungkook aniden tüm uykusunun kaçtığını hissetmişti.

"Bekle ben bir kontrol edeyim." Yataktan kalkmak adına hamle yaptığı anda durdurulmuştu, "Hyung beni tek bırakma." Küçücük bir mesafe gidecek olmasına rağmen yatakta tek kalmaktan korkan kırılgan çocuk, büyüğünün kalbini zorluyordu. "Tamam, sen de gel hadi. Elimi tut."

Jimin sözünü hiç ikiletmeden sağlam eliyle Jungkook'un elini tuttuğunda yataktan inerek büyük olana iyice yakınlaşmıştı. Birlikte yavaşça camın önüne ilerlediklerinde hafif esintiyle salınan ağaçların gölgesinin kapıya vuruşu durumu oldukça net bir şekilde açıklıyordu. "Ağacın gölgesiymiş, her şey yolunda." Jungkook güven verici bir ses tonuyla Jimin'e döndüğünde ikisinin de içi rahatlamıştı.

Sorun çözülmesine rağmen el ele camdan dışarıyı izleyen ikili bir süre sessizliği korumuşlardı. Bunu ilk bozan Jimin, "Benim uykum kaçtı, burada otursak ne olur ki?" dedikten sonra onaylanması da kısa sürmemişti. Odadaki iki kişilik sportif koltuğu rahatça camın önüne çeken Jungkook, üstlerine örtmek için de battaniye aldığında onu izleyen Jimin'le birlikte koltuğa yerleşmişti.

"Bu gece ay çok güzel değil mi hyung?" İkisi de dikkatle parlayan aya odaklandıklarında Jimin, hyungunun tepkisini merak ettiği için çok sürmeden ona çevirmişti bakışlarını. "Öyle, gerçekten çok güzel." Jungkook ilgili bir sesle ona katıldıktan sonra dingin bir gülümsemeyle bakışlarına karşılık vermişti.

Yavaşça kollarını iki yana açıp onu göğsüne davet ettiğinde birkaç saniye tereddüt eden Jimin, sevdiği adamın ona sunduğu bu teklifi bir daha elde edemeyeceği korkusuyla dizleri üstünde ilerleyerek göğsüne yatmıştı. Dikkatle gözleriyle kendisini tarayan Jungkook, bakışlarıyla bedenini delip geçmiş gibi hissettiriyordu.

O an odadaki havanın farklı olduğunu ikisi de rahatça hissediyordu. Bacakları birbirine dolanmış, sımsıkı sarılarak hafif uzandıkları yerde Jimin gökyüzüne, Jungkook ona bakıyordu. "Çok çabuk büyüdün, gençsin artık ve gün geçtikçe daha da güzelleşiyorsun." Büyük olan, kolunun birini dinlendirdiği belden çekip elini yumuşak sarı tutamlara çıkardığında sakince okşarken konuşmuştu.

"Böyle şeyler söyleme." Kızaran yanaklar ve mırıltılı sesin sahibi ayın ışığının altında adeta parlarken bakışlarını sevdiği adama çıkarmıştı. "Neden?" Yerinde dikleşen çocuğa gülümseyen Jungkook, gözünün önüne gelen tutamları kulağı arkasına iterken fısıldamıştı. Onun bu hareketi Jimin'i daha da heyecanlandırırken yüzündeki ele yaslamıştı yanağını.

"Sen sadece öylesine söylüyorsun ama benim tarafımda etkisi öylesine olmuyor." Jimin'in verdiği ilk sinyal, oldukça net bir şekilde anlaşılmıştı. Jungkook onun ne demek istediğini anladığında elini çekmeli, onunla arasına mesafe koymalıydı ancak zihninin sesini duymuyor gibiydi. "Yalan mı söyleseydim? Küçücük bir çocuktun ve şimdi karşımda büyümüş bir şekilde tüm güzelliğinle duruyorsun."

İkisinin de tempolu hayatının yükü omuzlarından bu gecelik düşmüş gibiydi. Aralarındaki çekim elle tutulur bir şekilde kendini belli ediyor, Jungkook'a kendini sorgulattırıyordu. Ne zaman ona kardeşi olarak değil de genç bir erkek olarak bakmaya başlamıştı? Ne zamandı bu küçük elleri farklı hislerle tutma isteğinin ortaya çıkışı? Kendisine baktıkça titreyen kirpikleri okşama isteği karnında yakıcı bir hissi nasıl bırakıyordu?

"Bana bir şeyler yapıyorsun ve bu durumdan hiç şikayetçi değilim." Kendi kendine mırıldanması çok yakınındaki yüzün sahibi tarafından elbette çok net bir şekilde duyulmuştu. "Ne yapıyorum hyung? Yoksa senin bana yaptıklarını ben de sana mı yapıyorum?"

Jimin içini saran ya şimdi ya hiç sesine ayak durup bir anda sorduğunda Jungkook'un gülüşü daha da sakin bir hâl almıştı. Şaşırmıştı ama hoşuna da gitmişti. "Demek sana yaptıklarım öyle mi? Bunda kişisel olarak bir payım olduğunu düşünmüyorum." Jimin anında kaşlarını çatarak daha da dibine girip kendi dizleri üzerine oturduğunda iki elleriyle karşısındaki kemikli yüzü tutuyordu.

"Tabii ki senin payın var! Bana hep böyle bakarken nasıl olmazdı ki?" Büzülmüş dudakları ve şişkin yanaklarıyla söylerken alt dudağı titreyen küçük beden cennetten birer parçayı kendinde taşıyormuşçasına parlıyordu karanlık gecede. Bir süre ikisi de sessiz kaldığında sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Çok geçmemişti ki Jimin'in sesi duyulmuştu,

"Hyung... Seni öpebilir miyim?" Küçük elleriyle okşadığı yüzün kasıldığını hissederken sarhoş olmuş gibi hissediyordu. Oysaki kanında tek bir damla bile alkol yoktu. Belindeki kolun gittikçe sıkılaştığını hissettiğinde isteğinin karşılık bulduğunu anlaması da uzun sürmemişti. Yüzünün yaslı olduğu el hafifçe yanağını okşayıp çenesine indiğinde hafifçe yukarı kaldırmış, dudakları arasında santimler kaldığında fısıldamıştı. "Seni istediğin kadar öpeceğim Jimin, dur diyene kadar tüketeceğim seni."

Dudakları sonunda kavuştuğunda Jimin içini saran o tatlı hisle rahatladığı gibi anında kollarını büyüğünün boynuna sararak üzerine eğilmişti. Kafası koltuğun arkasına yaslanan Jungkook, zaten Jimin'in belinde olan koluyla onu rahatça kucağına çektiğinde sabahın ilk ışıklarına kadar bir milim hareket etmeden öpüşecekleri pozisyonu meydana getirmişti.

(„• ᴗ •„)

Keyifli okumalar ve iyi tatiller, diğer bölümde görüşmek üzere ♡


love diaries, jikookWhere stories live. Discover now