"Benden öncesi umurumda olmadıysa, benden sonrası da umurumda değil."

Yongbok, bütün bu duruma şaşkınlıkla bakakalmıştı. Korkusu bir anda bedeninden kuş olup uçmuştu. Kendisini çok hafif hissediyordu.

Ayrıca mutluydu, Hyunjin ona inanmıştı.

Seungmin, sinirle Hyunjin'e bakmıştı.

"Onun parasını vereceksin, o son modeldi."

Hyunjin, alt dudağını ağzının içine bakarak kaşlarını kaldırmıştı. Ardından yönünü yurda çevirmişti.

"Üstündekileri satarsan yenisini alırsın."

Hyunjin, ellerini pantolonunun cebine koyup ilerlerken Yongbok son kez ıslak gözlerle Seungmin'e bakmıştı. Ardından ise Hyunjin'in peşinden yola koyulmuş, hızlı adımlarla kolunu tutmuştu.

"Hyunjin..."

Hyunjin durmuş ve üstten bakışlarla Yongbok'a bakmıştı. Sessizliğini koruyordu.

"Ben... Bana inandığın için sana teşekkür etmeye geldim."

Hyunjin, yavaşça kolunu Yongbok'un parmaklarından çekmişti.

"Sana inandığımı nereden çıkardın?"

Yongbok, duydukları ile boğazındaki sert yumruğu hissetmişti. Yutkunsa bile geçmiyordu. Hyunjin, Yongbok'a olan bakışlarını çekmişti.

"Avukatına git. Dava açsan kazanırsın."

Yongbok net duyamıyor, göremiyor ve dengede kalmakta güçlük çekiyordu. Gözlerini sıkıca yummuş, yeniden Hyunjin'in koluna sıkıca tutunmuştu. Hyunjin, başını hızla çevirirken Yongbok artık dengesini kaybetmişti. Hyunjin, bir hışımla Yongbok'u tutmuştu.

"Yongbok! Lee Yongbok!"

Yongbok, cevap veremiyordu. Yaşadığı stres bedeninden kaybolunca açlık ve uykusuzluk, yorgunlukla beraber baygınlık geçirmesine neden olmuştu. Etraf kararıyor, sesler daha da uzaklaşıyordu...

Tek hissettiği şey ise yüzüne hissettiği yumuşak tokat izleriydi.

...

Yongbok, avucunun içindeki yorganı ezmişti. Gözlerini açtığında da tanıdık bir koku, tanıdık bir odayla göz göze gelmişti. Nerede olduğunu idrak etmeye çalışıyordu.

Hyunjin'in odası burası...

Etraf kararmış, olanları çözümlemeye çalışıyordu. Kapının sesinin açılası ile Hyunjin çoktan elinde seveneleven'dan alınmış hazır yemeklerle gelmişti.

"Akşam yemeği saati geçti. Ben de sen uyurken gidip alayım dedim."

Yongbok'un boğazı çöl kadar kuru hissediyordu.

"Su..."

Hyunjin, başını sallamış ve poşeti koyup direkt olarak su şişesini Yongbok için açmıştı. Ardından Yongbok yudum yudum içmeye başlamıştı. Günlerdir su içmemiş gibiydi.

"Tansiyonun düşmüş, yorgunluk ve açlıktan olabilir dediler."

Hyunjin, kettle'a sıcak su koyarken hazır kimbap paketini yırtıyordu. Yongbok'a yaklaşmış ve bir dilim ağzına ittirmişti.

"Ye, biraz midene bir şeyler girsin."

Yongbok, uzun zaman sonra kendisini ciddi anlamda aç hissediyordu. Lokmayı kabul ederken bir yandan mutlu, diğer yandan hâlâ utanç içindeydi.

"Teşekkür ederim..."

Hyunjin, kettle sesi attığında ayağa kalkmış ve cupnoodle'a suyu koymaya gitmişti.

Yongbok, çektiği uyku ve yediği yemek sayesinde kendisini daha mutlu hissediyordu. Yorgunluğu büyük oranda azalmıştı.

Hyunjin, yatağın ucunda küçük bedeni yine aynı ifadesizlikle izliyordu. Yongbok, fırsatın bu olduğunu biliyordu.

"Barışacak mıyız?"

Hyunjin başını sağa sola olumsuz yönde sallamıştı.

"Hayır."

Yongbok dudaklarını birbirine bastırmıştı. Bu cevabı alacağını biliyordu. İkna etmek istiyordu Hyunjin'i.

"Beni sevmiyor musun artık?"

Hyunjin, sorusu ile yutkunmuştu. Sandalyesini tutup Yongbok'un baş ucuna çekmiş, ellerini dizlerine koyarak yerine yerleşmişti. Yorgun bedenin elini tutmuştu.

"Sana değer veriyorum."

Yongbok başını olumsuz yönde sağa sola sallamıştı.

"Sorumun cevabını alamadım."

Hyunjin derin bir nefes almıştı. Yongbok'u öok özlemişti. Öylece izlerken Yongbok uzanıp Hyunjin bağladığı saçlarını tutan tokayı çekmişti. Hyunjin tutamları direkt yüzüne düşmüştü. Yongbok, yumuşak suratını elinin tersi ile okşamıştı.

"Beni, seviyor musun?"

Hyunjin bu dokunuşları bile çok özlemişti. Gözlerini kapatmış, sessizce Yongbok'un dokunuşlarına izin vermişti. Seslice yutkunmuştu.

"Biz artık olamayız. Başaramıyoruz."

Yongbok oturduğu yataktan kalçadını kaldırıp Hyunjin'e biraz daha yaklaşmıştı.

"Yani? Beni seviyor musun?"

İkisinin de birbirine yakınlığı çok fazlaydı. Hyunjin, Yongbok'un dudaklarını kendi dudaklarının üzerinde sürtündüğünü hissediyordu. Fısıltıyla yanıt vermişti.

"Cevabım olanları değiştirecek mi?"

"Hayır..."

Hyunjin, çenesini ileriye doğru ittirmiş ve dudaklarını Yongbok'un dudaklarıyla birleştirmişti. İkisinin bitmek bilmeyen çekimlerine ikisi de dur diyemiyordu. Hyunjin başını daha çok iler ittiriyordu. Yongbok'un pürüzlü dilini dudaklarının arasında hissedince kendisine doğru çektirmişti. İkisi de nefes nefese ayrılmıştı.

"Seni çok seviyorum Lee Yongbok."

———

Twitter: @/olineugdae

HELLLÜÜ ballarım.

Bunların da ilişkileri iyice toksik olmaya başladı ya. Bıktım artık.

Bu arada, bir iyi bir kötü haberim var.

İyi haber şu;

ikinci kitabı yazmaya karar verdim! Bölümde bunun spoileri var. Bulanın dmine damlar senaryo için fikir alacağım.

Kötü haberim ise sonu angst bitecek... Son 5 bölüm. Belki de daha kısadır?

Neyse ballarım. Desteğiniz için çok teşekkür ederim, bu desteğiniz beni inanılmaz motive ediyor!!

AŞIĞIM SİZE ULAN.

No Strings Attached (Hyunlix) ✔️Where stories live. Discover now