Fakat birkaç saniye sonra belimi saran güçlü bir kol beni aniden kendine çekmiş ve üstüme bir nevi çullanmıştı.

"Yah Minho! Boğuluyorum"

Minho kollarını gevşetmek yerine diğer kolunu da belimin altından geçirmiş ve beni kolları arasına hapsedip başını boyun girintime yaslamıştı. Kalbim göğüs kafesimi kırmaya fazlasıyla hevesliyken boğuk sesi dolmuştu kulaklarıma.

"Neden bu kadar zayıfsın anlamıyorum ki"

Ben kollarından kurtulmaya çalışırken başını boynuma gömerek öpmeye başlamıştı.

"Yah! G-gıdıklanıyorum! D-dur"

Birkaç dakika süren işkence nefes anlamadığımı söylememle bitmişti neyse ki. Minho üzerimden kalkarken düzene sokmaya çalıştığım nefeslerim arasından söylenmiştim.

"B-beni öldürecektin!"

Benim aksime daha sakindi. Beni gülerek izliyor; şımarık bir tavırla dil çıkartıp duruyordu. Arkamda duran yastığı alıp kafasına fırlattığımda geri çekilip yastıktan kurtulmuştu.

"Aptal"

Bozulan sinirimle gülmeye başlarken yere düşen yastığı almış ve bana dönmüştü. Bakışlarındaki yaramazlığı farkettiğimde ellerimi öne doğru uzatarak hızla konuşmuştum.

"O yastığı yavaşça yerine bırak"

Minho beni dinlemek yerine üzerime gelmeye başlamıştı. Bakışlarındaki karanlık içimdeki çocuksu heyecan korkuya dönüştürürken kısılan sesimle konuşmuştum.

"Minho korkuyorum; dur lütfen"

Sözlerimi tamamlamamla Minho'nun ifadesi hızla değişmiş ve yastığı kenara bırakmıştı.

"Özür dilerim; ben sadece seni güldürmeye çalışıyordum. Çok özür dilerim güzelim"

Sesindeki pişmanlık yeniden tebessüm etmeme sebep olurken elimle yanımı patpatlamıştım. Parlayan gözleriyle kocaman gülümsemiş ve kenara bıraktığı yastığı alıp yanıma oturmuştu. Elindeki yastığı sırtına koyup ellerini belime sararken itiraz etmeden sırtımı göğsüne yaslamıştım.

Saçlarımda hissettiğim minik buse kalbimi yeniden hızlandırırken dudakları bu defa şakağımı bulmuştu. Uzun öpücüğü içimdeki kelebekleri havalandırırken sakin kalmak için parmaklarımı sıkmıştım.

"Seungmin uyudu mu?"

Alakasız sorusuyla başımı hafifçe çevirmiş ve mırıldanarak onaylamıştım.

"Hiç konuştunuz mu? Yani annesinin evliliği hakkında bir şey anlattı mı?"

Sıkıntıyla bir nefes vermiş ve belime sardığı parmaklarıyla oynamıştım.

"Hiçbir şey anlatmıyor. Canının sıkkın olduğunu biliyorum ama anlatmak yerine sessizce köşeye çekiliyor. Yarın Chan hyung ile konuşacağım. Belki ona anlatır; Seungmin Chan hyunga hayır diyemez"

Cevabıma karşı kıkırdamıştı.

"Çöp çatanlık kokusu mu alıyorum?"

Dediği şeyle koluna sert olmayacak bir şekilde vurmuştum.

"Minho! Ciddiyim ben. Seungmin'in Chan hyunga karşı farklı bir tavrı var. Aralarındaki şeyi bilmiyorum; sadece Chan hyungun ona iyi geleceğini hissediyorum"

Beni kısa bir mırıldanmayla onaylamış ve uzanıp yanağıma ıslak bir öpücük bırakmıştı.
Istemsizce tebessüm ederken içime çöken ani huzursuzlukla karşımdaki boşluğa gözlerimi devirmiştim. Minho sanki bunu hissetmiş gibi belimdeki kollarını gevşetmiş ve bedenimi kendine doğru çevirmiştim.

Lie/ Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin