-16-

274 33 9
                                    

Keyifli okumalar...

🌻🌙

İnsanı anıları yaşatır demişti bir keresinde büyükannem. Sakladığımız fotoğraflar, yazdığımız mektuplar, sevdiğimiz insanlarla dolu dolu geçirdiğimiz anlar; biz kovsak da hafızamızda yer edinmek için birbiriyle bir yarış içinde olurmuş hep..

Haklıydı; biz kovsak da onlar bir şekilde kendini belli eder, ben hala buradayım diyerek bütün düzenimizi alt üst ederdi. Tıpkı şu an boş pratik odasında Minho ile anılarımın canlanması gibi.

Gözlerimi aynadaki yansımamdan çekip yeniden ayağa kalktım ve az önce şarkıyı durduğum bilgisayara yürüdüm. Şarkıyı başa sarıp başlattıktan sonra yerime geçtim.

Müziği duyar duymaz vücudumun ritme ayak uydurmasına izin verdim. Defalarca kez tekrar edip ezberlediğim hareketleri bir bir yaparken gözlerim aynada başka bir çift gözle buluşmuştu. Gözlerin sahibini umursamadan dansıma devam etmiştim. Günlerdir aynı şeyi yaşıyordum. Uykusuzluktan her yerde onu görüyordum. Yine aynı yanılmalardan biri olduğunu bildiğim için bu defa durmadım.

"Yanlış yapıyorsun"

Duyduğum sesle kalbim hızlanırken umursamadan devam ettim dansa. Gerçek değildi. Beynimin bana oynadığı bir oyundu işte.
Ama o sırada müziğin aniden durmasıyla vücudum kaskatı kesilmişti.

"Bacaklarının ve kollarının hareketleri uyumlu değil. Kollarını daha önce kaldırıyorsun"

Birkaç saniye sessizce bekledim. Algılamaya çalıştım. Bu anın gerçekliğini sorguladım kendi içimde. Olabilir miydi? Açıklama bile yapmadan gittikten sonra geri dönüp hiçbir şey olmamış gibi konuşabilir miydi?
Titreyen parmaklarımla üzerimdeki tişörtü sıkmış ve bakışlarımı yanımdaki bedene çevirmiştim. Gerçek gibiydi..
Bakışlarımı uzun ince parmaklarının değdiği bilgisayar da tutarken sakin kalmaya çalışıyordum. Gerçek değildi; olmamalıydı..

Gözlerimi sıkıca kapatıp içimden üçe kadar saydım. Daha gözlerimi açamadan omzuma bir el dokunmuştu. Baştan aşağıya titremiştim; bacaklarım beni zorlukla ayakta tutarken gözlerimi usulca açtım. Karşımdaydı; gerçek olamayacak kadar güzel yüzü ile buradaydı.
Konuşamadım; daha doğrusu ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.
Ağzımdan birşey çıkması gerekti ama dilimi yutmuş gibi hissediyordum.

"Iyi misin?"

Gözleri endişeyle bakıyordu. Gerçekten merak ediyor muydu beni? Iyi olup olmamam onun için önemli miydi ki? Önemli olsa beni bırakıp gider miydi?

"Ne işin var burada?"

Omzumda duran elinden geri çekilip kurtulurken bakışları saniyelik olarak oraya kaymıştı.

"Olmam gereken yere döndüm"

Ağzımdan histerik bir gülüş kaçarken bir adım daha geriledim.

"Neden? Yine gitmek için mi yoksa?"

Gözleri yüzümde geziniyordu. Bakışlarından rahatsız olsam da gözlerimi ayırmamıştım ondan. Korkak davranmayacaktım, onun gibi olmayacaktım.

"Jisung, bilmediğin şeyler var-"

"Umrumda değil. Bana anlatmadığın o bahaneler umrumda bile değil. Lütfen başka birşey yoksa çık; çalışmam gerek"

Kaşlarını çatmıştı. Uzanıp parmaklarımla düzeltmek istedim bir an. Sonra yeniden sıktım titreyen ellerimi.

"Hiçbir yere gitmiyorum. Senin için geldim ve beni dinleyene kadar gitmeyeceğim"

Gözlerim mümkünmüş gibi daha açılırken içimdeki siniri kontrol etmeye çalıştım beceriksizce.

"Benim için gelme Minho. Bana bir daha hiç gelme"

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now