13: Duş

244 24 6
                                    

"Hey!"

Eddie'nin seslenişlerini göz ardı ederek ellerimi göğsüne yasladım ve onu yavaşça kenara ittim. Hızlı adımlarla duvara ilerleyip ellerimle duvarı yokladım. Bu sırada da çantam tek omuzumdan düşmüştü. Mümkün olamaz.

"Ne yapıyorsun?"

Yanımdaki yerini bulan bedene döndüm. Bunu nasıl açıklayabilirdim ki? Deli olduğumu düşünürdü. Gerçi, anlattığım şeylerin arasında en masumu da bu olurdu.

"On dakika önce burada bir saat vardı."

Tek omzunun üstüne duvara yaslandı ve bacaklarını çaprazlayarak kollarını önünde birleştirdi. Yüzüne de alaycı bir gülümseme yerleştirmişti.

"Başka?"

Yüzümü ifadesizleştirerek hızlıca yere düşen çantamı aldım ve çıkışa adımladım. Bu sefer arkamdan gelmemişti. Tanrı'ya şükür.

Binadan dışarı çıkınca az önce olanları düşündüm. Halüsinasyon görmüş olabilir miydim? Muhtemeldi. Ancak gerçek olduğuna yemin bile edebilirdim. Yalnızca görmüş olsam olabilirdi, ancak sesini bile duymuştum. Halüsinasyonların sesi olur muydu?

Kapının önünde durmanın mantıklı olmadığına karar vererek binanın etrafında dolaşmaya başladım. Bir yandan da etrafı inceliyordum. Klasik bir liseydi işte, pek de bir numarası yoktu. Okulun arkasına doğru yürüyünce spor salonu gözüme takıldı. İçerisinden gelen sesler üzerine oraya ilerledim.

Arada bir çantamı düzelterek kapıya ulaştığımda kapının aralığından içeri göz gezdirdim. Basketbol takımı antrenman yapıyordu.

"Akşamki maça gelecek misin?"

Beklemediğim anda dibimden gelen sesle irkilip arkama döndüm. Chrissy çok tatlı mor bir elbiseyle arkamda duruyordu. Onu sevmiştim, arkadaşlığımız güçlensin istiyordum.

"Sen de olacak mısın?"

Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. "Tabii ki de. Hem Jason var, hem de ponpon takımıyla dans gösterimiz var." Gözlerini kapatıp iç çekti. "Bu sezonun en önemli maçlarından biri. Sonucu, yarı finale çıkıp çıkmayacağımızı belirleyecek."

Ben de suratıma kocaman bir gülümseme yerleştirdim. "Sen varsan kesinlikle geleceğim." Bunu söyleyince gözleri parıldamıştı. "Provadan önce bir şeyler atıştıracağım, gelmek ister misin?"

Yapacak daha iyi bir şeyim yoktu zaten. "Tabii ki de.

Kapının önünden uzaklaşıp binanın yanındaki banklardan birine ilerledik. Tam konuşmak için bir konu arıyordum ki Chrissy benden önce davranmıştı.

"Eddie ile görmüşler seni bugün."

Yine mi o? Sürekli adının geçmesinden bunaldığım için gözlerimi devirdim. "Uyuşturucu sattığına dair söylentiler var. Jason ona güvenmiyor, bence sen de dikkatli olmalısın."

Uyarısına cevap verme ihtiyacı hissettim. Tabii ki de söylentilerin doğru olduğunu biliyordum ancak bunu çaktırmayacaktım. Yoksa benim de başım yanardı.

"Peki sen onun hakkında ne düşünüyorsun? Jason dedin."

Dudaklarını büzüştürdü. Bu sırada banka da gelmiştik. Elbisesinin eteğini düzelterek dikkatlice banka oturdu. Ben ise onun tam tersi çok rahat bir şekilde banka yerleşip bağdaş kurdum.

"Kötü biri olduğunu düşünmüyorum." Bir yandan da küçük beyaz çantasının içindeki poşeti çıkarıyordu. "Onu ilkokuldan tanıyorum. O zamanlar saçları tıraşlıydı." Aklıma kuş yuvasına benzeyen saçları gelince güldüm. Belki de bu yüzden bu kadar gürdü saçları. Benim gülmemin üzerine o da kıkırdadı. "Evet, hayal edince komik oluyor." Poşetin içerisinden dilimlenmiş kırmızı elma dilimlerinden çıkararak bana da bir dilim uzattı. Teşekkür ederek uzattığı dilimi aldım ve yemeye başladım.

Kutsal; Eddie MunsonWhere stories live. Discover now