10: Eddie

431 51 3
                                    

Yüzümü soğuk suyla yıkayıp kağıt havluyla iyice kuruladıktan sonra kendime gelebilmiştim. Steve'e karşı bir şey hissetmiyor oluşumu geçtim daha kendime doğru düzgün bir hayat bile kuramamıştım. Ne bir gelir kaynağım ne de kalacak bir yerim vardı. Sadece Steve'e olan borcumu ödemek için gelmiştim buraya. Gereksiz hareketlere, geri dönüşü olmayan hamlelere gerek yoktu.

Kağıt havluyu çöpe atarak aynada kendime baktım. Indiana'da insanların fazla ön yargılı olduğu su götürmez bir gerçekti. Yapmam gereken ilk şey görünüşüme çeki düzen vermek olmalıydı.

Saçlarım yağlanmaya başlamıştı, doğru düzgün uyuyamamaktan göz altlarım morarmıştı, açlıktan yüzüm çökmüştü ve rengim çekilmişti. Siyah saçlı bir hayaletten hiçbir farkım yoktu. Yüzüme renk getiren tek şey göz altı morluklarım ve her şeye rağmen parlayan kahverengi gözlerimdi. Onun dışında sadece siyah ve beyazdan oluşuyordum. Beyaz tenli bile değildim ki ben.

Saçlarımdaki karışıklıkları elimle çözerek çantamı sırtladığım gibi kendimi tuvaletten dışarıya attım. Her ne kadar orda kalmaya devam etmek istesem de içerisi sadece lağım kokuyordu. Sınıfta kaldın Indiana, Kentucky'de en azından tuvalet hijyenimize dikkat ediyoruz.

Kalabalığın arasından sıyrılarak Steve'e gözükmeden dükkandan çıkmaya çalışıyordum. İtiraf etmem gerekiyordu, eski hayatımdaki yalnızlıktansa boş kalabalığı tercih ederdim.

"Hey! Hey!"

Tam kapıyı elimle itecekken kafamı arkaya çevirdim. Anlaşılan bu çocuktan kaçışım yoktu. Hızlı, koşar adımlarla yanıma ulaştı.

"Bahşişinin para üstünü unuttun." diyerek göz kırptı. Bu çocuk çapkındı, gerçekten çapkındı. Bana uzattığı yirmi beş doları parmaklarımızı değdirmemeye çalışarak alsam da kendisi temas kurmaktan çekinmemişti.

Parayı elime aldıktan sonra gülümsedim. Yine de iyi çocuktu, iyi niyetliydi. Kesinlikle karavanında kaçak yaşadığım çocukla alakası yoktu. Benim gülümsememle beraber o da gülümseyerek ellerini ön ceplerine koydu. Dikkat ettiğim bir şey varsa o da bu hareketi her yapışında baş parmaklarını ceplerinin dışında tutmasıydı.

"Bu akşam kalacak bir yerin var mı?"

Duraksadım. Parayı tuttuğum elimi havaya kaldırarak gülümsememi büyüttüm. "Otuz beş dolarım var. Geceyi bir hostelde geçirebilirim."

Derin bir nefes verdi. "Güvende olacağından emin misin?" Elimi indirerek başımı salladım. Tabii ki de elimdeki tek parayı bir hostelde kalarak harcamayacaktım. Eddie'nin karavanı ise yakalanmadığım sürece gayet güvenliydi.

Konuşmamız uzamadan dükkandaki biri Steve'e seslenmişti. Şükürler olsun, bu durum daha da garip bir hal almayacaktı.

"Tamam o zaman, iyi akşamlar." Elini sallayarak sesin geldi tarafa doğru ilerledi. Ben de kapıdaki elimle kapıyı iterek dükkandan dışarı çıktım. Hava tamamen kararmıştı. Şimdiki yolum karavan parkıydı.

•••

Kendimi her zaman yaptığım gibi karavanın içine ittiğimde bu sefer içerisi biraz daha derli topluydu. Beyefendimiz insan olmayı hatırlamıştı anlaşılan. Umarım burayı toparlamak için tehdit falan edilmemiştir.

Ayakkabılarımı çıkarmadan sessizce odasına doğru yürüdüğümde yine sızdığını gördüm. Bu herif gerçekten gerizekalıydı. Yine aynı taktiği uygulayacaktım. Sessizce salona geri dönerek buzdolabına ilerledim. Çantamı zaten koltuğun üzerine bırakmıştım bile. Buzdolabını sessizce açarak içindeki biraz şişelerinden birini aldım ve dikkatlice kapağı kapattım.

Kutsal; Eddie MunsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin