Yirmi Dokuz-تسعة وعشرون

94 9 4
                                    

Ayrılınca saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı Marc fısıltıyla konuştum.

"Beni anladığın için teşekkür ederim Marc..."

Başımı omzuna koydum saçlarımı okşarken konuştu.

"Sana aşık olduğum için şanslıyım Eflin. Biz birbirimizin diğer yarısıyız ve benim seni bırakmak gibi bir niyetim yok. Kişiliğinden korkuyorsun uzaklaşmamdan. Ama asla uzaklaşmayacağım... Daima seninleyim beni uzaklaştırmaya çalışsan bile seninleyim."

Rüya gibi bir şeydi. Sadece o an için dünyada ikimiz vardık.

Ve bundan sonra da dünyamda bir tek o olacaktı.

Tamam anlamında başımı sallayıp omzundan kafamı çektim.

"Gitmeliyiz."

Bunu dedikten sonra boğazımı temizleyip sürmeye devam ettim. Sessizliğimiz ben arabayı durdurduğum zamana kadar sürdü.

"Burası uygun inelim."

İnip kapıyı kapattım yanıma aldığım tableti kolumun altına sıkıştırdım.

Khonshu tepenin üzerinde bizi bekliyordu varınca ilk Marc'a batım sonra ona döndüm. 

"Bunu yaparsan uşabti olacaksın şiddetle yapmamanı tavsiye ediyorum..."

Khonshu hiç bir zaman benim sözümü dinlememişti. Şimdi dinleyeceğini ummam aptallık olduğundan pek takmadım denebilir. Sonuçta günün sonunda onu kurtaran ben ve Marc olacak...

Steven yanıma gelip eliyle kolumu okşadı hafifçe. Ona döndüm.

"Sorun yok kaşlarını çatma... Her şey hallolacak."

Yüz hatlarım gevşemişti fısıltıyla konuştum.

"Zor olacak senin için binlerce yıl öncesinin gecesini getirmek... Yolculuğa yorgun girişicez..."

Sadece gülümsedi sanki hazırım diyordu. Benim için yapacak bir şey kalmamıştı. Gökyüzünün değişimiyle oluşan ışıklar eski patlamalar gökyüzünü aydınlatırken gülümsedim. Bu ışık hüzmelerini özlemiştim. Çöl kumlarına hafif batarken ayağa kalkıp tabletten koordinatları girmeye başladım.

Khonshu diz çöktü dayanamıyorlardı.

"BİRAZ DAHA DAYANIN!"

Tüm koordinatları yıldız haritasından bulunca tablete hazırladığım sistemde yol haritası oluştu.

Aydan bir ışık süzüldü. Yere düştüm. Kumlar sallanmıştı sanki. İşte Ennead gerekeni yapıyordu. Khonshu'nun karşı koymasıyla yer sallanmaya devam etti gözlerim Steven'ı aradı. Gözlerimiz kesişti artık maskesi yoktu ve zorlanıyordu.

Yer son bir kez sallandı ve ışık hüzmeleri geri dönerken büyük bir gökyüzü şoku yaratmıştı.

Gözlerim karardı. Işık şoku yüzünden gözlerim algılamada zorluk yaşıyordu.

Sadece yuvarlanan karartıyı gördüm. Hızlı bir büyü mırıldanıp onu durdurup havaya kaldırdım gözlerim görmeye başlayınca onun yanına ilerledim. Sadece bayıldığını anlayınca kalp atışlarım sakinleşti.

"Artık gitme vakti..."

Arabanın içine tozlaştık. Onu hızla arkada tarafta el hareketimle oluşan bir uyku matının üzerine nazikçe yerleştirim. Şoför koltuğunun arkasına dönüp üzerine battaniye örttüm.

Arabayı çalıştırdım kendi kendime söylenmeye başladım bir yandan da GPS'den yolu izleyerek gidiyordum.

"Herşey sanki iki dakikada gerçekleşti... "

Direksiyonda ki parmaklarım titredi adrenalin vücudumdan yeni yeni boşalırken başımı koltuğa sabitledim.

"Sadece sakin ol Eflin... Bu işin bitmesine az kaldı..."

Gözlerim şimdi karanlığa yeniden alışmıştı. Kalp atışlarım stabil hale geçerken arka tarafa aynayla baktım uyuyordu. Göğsüme titrek bir nefes aldım. Bu geceyi değiştirme işi her zaman yorucuydu ama onun vücudu için daha acı vericiydi. Ben hep bir kaç asır değişirdim ama Steven binlercesini tek seferde değişmişti.

Sahi neden ben değişmedim? Korkaklıktan mı? Başarısızlık ve aşağılık kompleksiyle mi alakalı?

Şakağımı ovdum yavaş bir şekilde. Hayır bunlar yüzünden değil. Sadece sanırım... Artık tek olmamam gerektiğinin farkındayım. Sanırım Spector ve Grant -diğer adamı unutmamak gerek- şans tanımak istedim...

Kendimi anlamaya zorlamadan bulmak beni bir nebze iyi hissettirdi. Artık kendi isteklerimin farkına varmnak beni daha özgür bir birey yapıcak.

En azından sorumluluklarını daha kolay kabul eden biri olacağım.

Bundan sonrası boşluk gibiydi gecenin iki buçuğuna kadar araba sürdüm bir yerde beynim pelteye dönmüş gibiydi.

"Hmmmhm..."

Arkadan gelen dönme sesiyle uyanma aşamasında olduğunu anladım. GPS daha yolun yarısında olduğumuzu söylüyordu.

"Uyu Steven dinlenmen gerek yolumuzun bitmesine daha çok var."

Uykulu sesi kulaklarımı doldurdu. Boğazından gelen derin bir ses. Rahatlatıcı ve en doğal hali...

"Sende uyumalısın..."

Ofladım kendi kendime. Uyumazsam eğer İsviçre peynirine dönen beynim kulağımdan akacak kıvama geldiğini hissediyorum. Arabayı birbirinin aynı gibi gözüken bir kum tepesinin dibinde stop ettikten sonra arkama yaslandım ısı için özel bir büyü yapmıştım. Şimdi bir iki saatliğine bile olsa uyuma zamanıydı.

"Yanıma gel Eflin..."

Uykulu bir sesle güldüm ve uyuşuk hareketlerle arkaya geçmek için hareketlendim.

"Bu karşı konulması zor bir teklif. Yana kay..."

Uyuşuk ve dikkatli bir şekilde eline veya ayağına basmadan arkaya geçmeyi başarmıştım. Uyku matının üzerinde arkaya doğru çekildi kolunu uzattı. Doğrusu uykulu bir halde olduğumdan pek utanma hissim yok olmuştu. 

Uzattığı koluna başımı döndüm ve ters tarafa dönüp battaniyenin bir kısmını üzerime çektim.

Arkamdan belime sarılıp beni yavaşça göğsüne yasladı minik bir tebessüm verdim karanlığa.

Beni tutuşu nazikti ve güven verici.

Onun sıcak göğsüne yaslanıp uyuya kaldım.

İlk defa kabuslardan korkmadığımı hissettim.

Kabuslardan korksam bile artık bana yardım edecek biri vardı yanımda. 

Buna aşk diyorlar evet. Ama ben aşkın heyecanından çok...

Bana verdiği güveni ve sevgiyi hissetmeyi seviyorum...

🌕🌕🌕

Selam gençlik!

Biliyorum özlediniz ve bende çok özledim.

Umarım bundan sonra daha rahat bir şekilde bölüm yazarım maalum okul bir nebze zorluyor.

Her neyse! Bana ileriki bölümlerde ne istediğinizi söyleyin ki daha motivasyon bir şekilde bölüm yazayım ;)

Yorum yapmayı unutmayın:)))

Sizleri seviyorum<3

MueaqadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin