Yirmi İki-اثنين و عشرون

124 22 27
                                    

    Malikaneye varana kadar kimsenin yüzüne bakmama kararında olduğumdan Quin Jetin en orta yerinden ziyade en kuytu köşesine kaçmıştım. Gözlerim dönüp dolaşıyordu herkesin üzerinde sırayla ama bomboştum.

    Clint jeti malikananenin kordinatlarına göre uçuruyor. Tony , Vision ve Wanda böceğin düşmesi üzerine tartışıyordu. Natasha benim yanıma oturmuş sırtımı hafifçe okşuyor babam karşımda oturmuş benimle göz kontağı kurmaya çalışıyordu. Ama hepsine boş bakarken tek hissettiğim şey Marc'ın öfkeyle attığı voltanın titreşimleriydi. Böceği kaybetmek ve benim hakkımda olan sinir.

   Volkan yıllar içinde alevlenirdi. Ama Marc anlaşılan bir kaç dakika içinde patlayacaktı ve hain ilan edileceğim. Bunu bilmekle beraber tekrar Arthur'u görmenin verdiği kötü anılar ve çocuklukta ki saflığım gelirken aklıma hepsini hep yarıda kesen şey onu öpmüş olmam ve bana verdiği hisleri tekrar yaşama isteğimdi.

    Onun tutumu aklıma gelince doğduğum güne lanet ediyorum. Hayatıma bakınca lanet ediyorum. Annem hep haklıydı benim doğumum gerçek bir lanetti!

    Gözlerimi sarsak bir şekilde yere çevirdim gözümün önünde atılan sinir voltası, adımlarının her geçen saniye daha sağlam yere sert vurması, gözünün önüne düşen bukleleri hırsla geri atması evet bunu izlemek bana işkence. Gibi de değil bu bir işkence ve hayatımda ki en acılı olanlardan.

     Yeşillerim boğazıma çıktı onları tutmadım yaşadığım stres her an bir krize dönebilirdi ama umurumda olmadı çünkü utanç beni dengeliyordu.

      Khonshu ortalarda yoktu. Aptal kuş eğer burada olsaydı sinir harbimi onun üzerine yürüyerek yatıştırabilirdim.

"Harrow'u.  Nereden. Tanıyorsun!"

    Sert sözler ve kendini tutmaya çalışması ile teker teker dişleri arasından kurduğu cümleyle tüm kafalar ona çevirildiğini hissettim.

    Yavaşça geri yaslandım gözlerimi kapatıp nefes verdim bu soruyu duymamak onu amamak için yıllarımı harcamışken şimdi yeniden benimleydi. Arthur Harrow'dan asla kurtulamayacaktım.

"O... Senden önceki... Avatardı..."

    Gözlerimi açtım sinirli adımlar önümde duran adam. 

     Öfke. Suçlama. Ve... Pekala bu sonuncusu anlamıyorum gözlerinde gördüğüm üçüncü duyguyu çözemiyorum. Annemin sesi kulaklarımda çınladı.

'أنت بلا روح ، لا يمكنك فهم العواطف. لا يمكنك فهم أي شيء!'

(Ruhsuzsun, duyguları anlayamazsın. Hiçbir şey anlayamazsın!)

"HAYIR DAHA DA FAZLASI VAR! ONU TANIYORSUN YOKSA SANA BANA GERİ DÖNDÜN DEYİP APTAL BİR LAKAPLA SESLENMEZDİ!YETER ARTIK! GÜVEN İSTİYORSAN KİM OLDUĞUNU BİLMEK ZORUNDAYIM! BU İŞİ SENSİZ DE YAPARIM!BUNU BİL BANNER!"

    Ayağa kalktım ve geri çekildi hırsından dolayı aldığı hızlı nefesler omuzlarını sarsıyordu herkes ayaklanmıştı. Yüzümde hiç bir şekilde mimik oynatmadım ama kırılmıştım yüzüme vurulmasından. Güven sorunlarımın suçlusu ben değildim. Düzgün bir ortamda değildim onlar gibi değilim ve zaten bunun üzerine büyümüşken onlar gibi olmamı bekleyemezlerdi.

"Arthur... Bende ki yerini dört yıl önce... Kaybetti... Bu kadarı bilmeniz açısından yeterli... Dediğim gibi eğitimin bir parçası Avatar olmak ve... Deneyimlemek ordan tanıyordum... Sonra zaten iletişimi kestim..."

   Clint'in kalktığı pilot koltuğuna oturdum hızlı bir şekilde Kahire'de ki evime. Kordinatları yazdım kimse sorgulamadı. Yine aynı monoton tonla konuştum.

MueaqadWhere stories live. Discover now