Geleceğimi anlayıp inlememek için Savaş'ın dudaklarını daha yoğun bir şekilde öperken çok geçmeden ikimizin karnını da kirletecek şekilde rahatlamış, anın getirdiği zevkle baştan aşağı titremiştim.

Kalçamdaki parmakları sıkılaştı. Saatlerdir o kadar çok vurup sıkmıştı ki kalçamın kötü durumda olduğuna emindim. Kendini son kez en derinlerime bastırıp rahatladığında bedenimi sımsıkı sarmış, başını omzuma yaslayarak tamamen rahatlamayı beklemişti.

Korunduğumuz için içime gelmesini sorun etmiyordum.

"Bebeğim..."

İkimizin de nefes alışverişi sık ve dengesizdi. Soluk soluğa bir halde zirveye ulaşmış, mahvolmuştuk. Dudaklarını boynuma sürterek yanağıma kadar gelirken işittiğimiz ağlama sesiyle sızlanmamak için zor tuttum kendimi.

"Gerçek bebek benim demek istedi herhalde."

"Ben sahte miyim?"

Kıkırdadı. Bedenimi yatağa bırakırken üzerime eğilmiş, canımı acıtmamak için yavaşça çıkmıştı içimden. Bulut'un içli içli ağlaması hemen yanına gitme isteğimi körüklüyordu ama kolumu kıpırdatmaya dahi halim yoktu.

"Bekle, hemen geliyorum."

Benim hareket edemeyeceğimi bildiğinden Savaş iç çamaşırını giydiği gibi hızlıca odadan çıkmış, koşarak Bulut'un yanına gitmişti.

Henüz gece uykularına alışık olmadığından sık sık uyanıyordu ve bazen tam sevişmemizin ortasında ağladığı da oluyordu. Biz de en sonunda en iyi gece üçten sonra uyuduğunu keşfetmiştik. O sırada birlikte olursak uyanma ihtimali bir tık daha düşük oluyordu.

Yerde duran geceliğimi alıp çıplak bedenime geçirdim. Şu an iç çamaşırımı almaya kalkamayacak kadar kötüydüm. Bacaklarım hala titriyordu. Her sevişmemizin sonunda bu kadar hassaslaşmak zorunda mıydım cidden?

Birkaç saniye içinde kucağında hala ağlamaya devam eden Bulut'la içeri girdi Savaş. Hemen yanıma gelip bana verdiğinde dikkatlice kucağıma almış, kıpkırmızı olmuş burnuna bir öpücük bırakmıştım. Genelde bu uyanıp ağlamaları sebepsiz oluyordu. O yüzden onunla biraz ilgilenirsem sakinleşiyor, uykusuna devam edebiliyordu.

"Altına yapmamış."

Bacaklarını kabaca açarak yanıma oturdu ve sırtını başlığa yasladı savaş. Çıplak göğsü, dağınık siyah saçları, kaslı bacakları...hepsi yeniden yükselmem için birer sebepti.

"Şşh, sakin ol oğlum. Ağlama bebeğim..."

Bir şeyler mırıldanarak sesimi işitmesini sağlamaya çalışıyordum. Bulut'ta keşfettiğim bir diğer şeyde buydu çünkü. Beni duyduğu zaman daha huzurlu oluyordu.

Kalçamda yeni yeni oluşmaya başlayan sızıyla yüzümü buruşturdum. Kendimi güçlükle geriye çekip Savaş gibi başlığa yaslandığımda oğlumu göğsüme yatırmış, sırtını okşamaya başlamıştım. Ağlayışı yavaş yavaş azalıp iç çekişlere döndüğünde de sırtını okşamaya devam ediyordum.

"Sana bayılıyor."

"Ben de sana bayılıyorum." başımı yana çevirerek öpmesi için dudaklarımı büzdüğümde Savaş hemen mesajı almış, eğilerek dudaklarımı öpmüştü.

"Hayatım..." Bulut'u yeni bir ağlama krizinin içine sokmamak için korka korka kolunu uzattı ve beni göğsüne çekti Savaş. "Balım." dudaklarını önce yanağıma, ardından çeneme bastırdı. "Aşkım." Uykumu getiren öpücükleri bu sefer saçlarımdaydı. Tamamen mayışmıştım.

Her birlikteliğimiz sonrası hassaslaşıyordum. Bunu çok iyi biliyor, sonrasında benimle bebekmişim gibi ilgileniyordu. Fakat artık gerçek bir bebeğimiz olduğundan tıpkı şimdi ki gibi daha kedime gelemeden onunla uğraşmam gerekiyordu. Bu yüzden de Savaş hiçbir fırsatı kaçırmıyor, Bulut'un sakin olduğu her boşlukta benimle ilgilenerek anın etkisini üzerimden atmama yardım ediyordu.

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now