6|Seni özgür bırakmalıyım

29.9K 2.1K 1.5K
                                    

"Boşanacağım diye tutturduğun adamla hala aynı yatakta yatıyorsun, doğru mu anlıyorum?"

"Sadece yatakları ayırmayı düşünemedim işte, tamam mı?" diye mırıldandım hırçın bir tavırla. Ukala ukala konuşan Özge gittikçe sinirlerimi bozmaya başlıyordu çünkü. "Eninde sonunda ayrılacak zaten."

"Hazır fırsat varken biraz daha uyuyayım yanında diyorsun yani..."

"Saçmalama!" bu sabah gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzara canlandı zihnimde. Bana arkamdan sarılmış olan Savaş bedenimi iyice kendisine çekmiş, burnunu ensemdeki saç tutamlarına bastırarak derin bir uykuya dalmıştı. Karnımın üzerindeki elini arada istemsizce hareket ettirip okşamasını ve uyku sersemliğiyle boynuma temas eden dudaklarını aklımdan çıkarmakta zorlanıyordum.

"Peki peki...sen işe gelecek misin onu söyle bana?"

"Mecbur geleceğim, iznim bitti. Kovulmak istemiyorum." özenle seçtiğim mavi kotumun belindeki zincir detayına ve üzerine giydiğim siyah saten gömleğimin duruşuna baktım uzun uzun. Birkaç gün önce girdiğim çirkinim triplerinden tam anlamıyla kurtulmuş olmasam da daha iyi hissettiğim kesindi.

"Savaş'a söyle o bıraksın seni. Taksiyle falan uğraşma."

"O gitti bile." diye mırıldandım hüzünle. "Arabamın bakımda olduğunu bilmiyor."

"Siz cidden...hiç konuşmuyor musunuz?"

"Daha kaç kere anlatacağım Özge? Konuşmuyoruz işte. Olmuyor." telefonumu birkaç saniyeliğine antredeki ayakkabılığın üzerine bırakıp kombinime uygun bir ayakkabı seçtim ve yeniden kulağıma götürdüm. Bu sırada Özge'nin söylediği bazı şeyleri kaçırmıştım.

"En azından bebek için sık sık konuşmalısınız. Hamilesin sen, biliyorsun değil mi?"

"İlk kez iş yerime tek başıma gitmiyorum." Alt dudağımı ısırarak kaçamak bakışlarımı karnımın üzerinde gezdirdim. Sanki orada gizlenen minik bebek beni görecekmiş gibi aceleyle odağımı başka bir yöne çevirirken Özge'nin kıkırtılarını dinliyordum.

"Hala tuhaf hissettirdiğini biliyorum ama ne olursa olsun, Savaş'la aranda ne yaşanırsa yaşansın o senin bebeğin...Onu kabullenmelisin."

"Bu çok zor."

"Babaları kavgalıyken dünyaya gelmek onun tercihi değildi, Anıl. Hatta bu kadar sıkıntılı bir süreçte sana iyi hissettirmek için gönderilmiş bir melek bile olabilir."

Özge'nin bu konudaki hassasiyetini bildiğimden fazla üstelemek istemiyordum. Annesinin ikinci eşinden dünyaya gelen kardeşleri el üstünde tutulmuşken Özge daima dışlanan çocuk olarak yetişmişti. Tek suçu ise, annesi olan kadının ilk eşiyle anlaşamıyor oluşuydu. Kocasını benimseyemeyen kadın, onun kanından olan bebeğini de benimseyememişti.

Bundan korkuyordum. Bir türlü alışamadığım karnımdaki minik canlıya hiçbir zaman ısınamamaktan, hayatını mahvetmekten korkuyordum. Bir yanım ona asla kıyamazken diğer yanım sürekli 'Neden' diye sorguluyordu. Neden evliliğimin mutlu yıllarındayken değil de, şimdi gelmişti?

"Şşh, Anıl! Aklından geçenleri tahmin edebiliyorum. Kendini üzmek yok, Anlaştık mı?!" onun hayatını düşündüğümü anında anlayan arkadaşım hafiften çatallaşmış sesine rağmen gülümsemeye çalışarak konuşuyordu telefonun öbür ucundan. "Benim annem tek başınaydı ve ona doğruları göstereceği kimsesi yoktu. Hiç kimse karnındaki bebeğin suçu olmadığını söylememişti ona. Ama bak, sen yalnız değilsin. Ben buradayım. Her zaman seninleyim ve bu karışıklığın üstesinden beraber geleceğiz."

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now